Sev ki sevilesin
Bir kenarda durup aynı şeyin Sherri ve benimle de olmaması amacıyla dua ettim. Gördüklerimin yalnızca anne-babama mı özel bulunduğunu yoksa ihtiyarlığın bir neticesi olarak her evlilikte mi bulunduğunu merak ediyordum. Âlimler, Tanrı’nın, binlerce senenin bir gün gibi görünebileceğini söyledi. Ayrıca, bir insan olarak, kısa bir anın senelerce devam edebildiğini de keşfetmiştim. Bir an, onu çevreleyen günlerden ve senelerden daha net olabilir. Soğuk ve karanlık bir hastane odasında geride bıraktığımız anlar gibi… Babam, o bayram yemeğinden birkaç ay sonra prostat ameliyatı geçirmek amacıyla hastaneye kaldırıldı. Onun yaşındaki erkekler amacıyla bu ameliyat normaldi, fakat bu, ameliyatın korkusunu azaltmadı. Ameliyatın bulunduğu sabah annem Ameliyatın sabahında, annem ona iyi şanslar öpücüğü verirken centilmenliğini korudu. Doktor gelene kadar ufak bir kahvaltı yaptık ve hastanedeki başka insanlar gibi vakit geçirmeye çalıştık. Doktor, bize babamın bir saat sonra odasına döneceğini bildirdi. Onu bekliyorduk. En neticesinda bir küme hemşire doğrultusundan odasına getirildi ve sedyeyle yatağına yerleştirildi. Babam Norman Alper gittikçe daha ihtiyar göründüğünü fark ettim. Ağzı yamulmuş, saçları matlaşmış ve burnunun üzerinde kırmızı bir çizgi vardı. Uzun vakit uyudu. Kısa bir vakit sonra uyandı ve bizlere bakarak gülümsedi. Sonra, hayatımda yaşadığım en harika şeylerden biri gerçekleşti. Annem babama çok dikkatli ve sevgi dolu bir şekilde takma dişlerini verdi. Babamın yüzü aydınlandı zira dişlerini ağzına koydu. Sanki bir törendeymiş gibi, annem babama işitme cihazını ve gözlüklerini uzattı. Yanaklarını taradıktan sonra saçlarını temizledi. En neticesinda babamın parmağına evlilik yüzüğünü taktı. Adım attığımda annem onu kendisine getirdi. Adım ismim babama baktıktan sonra anneme döndü. Onların arasında gidip gelen saf mutluluktu. Yakınlarında duruyordum ama sanki onlar amacıyla orada değildim. Onlar tek başlarınaydı. Yaşça büyük olan anne babamı izlemeye devam ettim. Onların teması devam ediyordu… Rabi Robert Alper: Annem ve babam, 49 senelik evlilik ömürleri vakitsince bir bağımlılık edindiler. Evden ayrılırken kapının önünde birbirlerini öperlerdi. Alışkanlık normalde bunu khadiselaştırırdı, ama bundan sonra bu öpücük onlar amacıyla bir zorunluluktu. Yeni evlendikleri günden beri kapıda birbirlerini öperler ve bundan sonra bu bir gelenek durumuna geldi. Bir tartışmanın ortasında olsalar bile, birbirlerini öperler ve tartışmalarına kapıdan çıkarken kaldıkları yerden devam ederlerdi. Bununla eş güdümlü, ileri bir hadise benim hayatımı felç etti. Ne yapacağımı bilmiyorum ve nereye gideceğimi bilmiyorum.Bununla nasıl kafaya çıkabilirdim? O gün hayatım da sona eriyordu. Devam. Haberin devamını alttaki resimden okuyabilirsiniz. Babamın ölümü beni çok üzdü. Onunla alakalı beynimde hala çok net anılar var. Telefon sesi, cenaze, yüzlerce insanın başsağlığı dilemesi, delikanlı olmuş oğlumun kolu ve matem duası Kadiş’i söylemem. Her şeyden mühimsi, cenazeye gitmek amacıyla evden çıkan annemin durumu. Kapıya geldiği vakit kendi kendisine iç geçirdi. Sonra dışarı doğru ismimlarını sıklaştırması ve elimi sıkıca sıkması… Anne ve babamın evliliklerini anlatmaya cesaret edemem. Bir olgun olsa bile, bir çocuk anne babasının teması ile alakalı ne bilebilir? Bununla eş güdümlü, onların yaşamında mühim bir yere sahip bulunduğum ve onlarla eş güdümlü geçirdiğim uzun bir tarih var. Çok sayıda üzüntü, sıkıntı, neşe, gurur ve neticesinda rahatlık… Babam ve annem, kendi evliliklerinin karma bir evlilik bulunduğunu ifade ederek şaka yaparlardı. 1940’lı senelerde bir Alman Yahudisinin torunu olan annemle Rus Yahudisinin torunu olan babamın evlenmesine karışık evlilik gözüyle bakılmış olabilir. İkisi de çok değişik ailelerden geliyordu ve geçmişleri birbirisi ile çatışıyordu. Sherri, annem ve çocuklar o bayram öğlesinin neticesinda masanın çevresinde oturduk. Herkes toktu ve biraz rahatladı. Annem, izin isteyerek yukarıyayayaya çıkması ve çantalarını toplaması gerekliliğini söyledi, Bu sayede babamın ve kendisinin Baltimore’a saatinde gidip Şabat akşamı duasını kaçırmayacaklarını garanti etmek amacıyla. Birkaç dakika sonra beklenilen telefon görüşmesi gerçekleşti: “Norman, bana yardım etmek amacıyla yukarıyayayaya geliyor musun?”” Babam rahatsızdı. O gün kendisini dinleyecek bir izleyici karşısında bulduğunda daha da rahatsız olmaya başladı ve “Dakik, her vakit dakik…” diye şikâyet etmeye başladı. İşler her vakit saatinde tamamlanmalıdır. Mükemmel bir vakitlama.Bunları belirtirken sanki eğleniyordu. Babam, annem yine çağırdığında Alman Yahudi geleneklerinden ince ince bahsetmeye devam etti. Çocuklar sustu. Sherri ve ben çok rahatsızdık. Hayatımda ilk kez, onların çocuğu bulunduğum amacıyla onları desteklemeye karar verdim. Eğlenceli olmak benim tercihimdi. Derin bir soluk aldım ve kaşlarımla kalkıp babama baktım ve “Evet, baba” dedim. Gerçekten çok zor. “Başka birisi ile namacıyla evlenmiyorsun?” diye sordum. Sherri ve çocuklar olağanüstü bir şekilde gülmeye başladılar. Babam, bunun hiç de kötü bir düşünce olmadığını ifade ederek gülümsedi. Anneme söylediğimizde bile bunun çok keyifli bulunduğunu düşündü. Babam ve annem, evliliklerinin son senelerinde daha çok gergin, sabırsız ve kızgın oldular. Bir kenarda durup aynı şeyin Sherri ve benimle de olmaması amacıyla dua ettim. Gördüklerimin yalnızca anne-babama mı özel bulunduğunu yoksa ihtiyarlığın bir neticesi olarak her evlilikte mi bulunduğunu merak ediyordum. Âlimler, Tanrı’nın, binlerce senenin bir gün gibi görünebileceğini söyledi. Ayrıca, bir insan olarak, kısa bir anın senelerce devam edebildiğini de keşfetmiştim. Bir an, onu çevreleyen günlerden ve senelerden daha net olabilir. Soğuk ve karanlık bir hastane odasında geride bıraktığımız anlar gibi… Babam, o bayram yemeğinden birkaç ay sonra prostat ameliyatı geçirmek amacıyla hastaneye kaldırıldı. Onun yaşındaki erkekler amacıyla bu ameliyat normaldi, fakat bu, ameliyatın korkusunu azaltmadı. Ameliyatın bulunduğu sabah annem Ameliyatın sabahında, annem ona iyi şanslar öpücüğü verirken centilmenliğini korudu. Doktor gelene kadar ufak bir kahvaltı yaptık ve hastanedeki başka insanlar gibi vakit geçirmeye çalıştık. Doktor, bize babamın bir saat sonra odasına döneceğini bildirdi. Onu bekliyorduk. En neticesinda bir küme hemşire doğrultusundan odasına getirildi ve sedyeyle yatağına yerleştirildi. Babam Norman Alper gittikçe daha ihtiyar göründüğünü fark ettim. Ağzı yamulmuş, saçları matlaşmış ve burnunun üzerinde kırmızı bir çizgi vardı. Uzun vakit uyudu. Kısa bir vakit sonra uyandı ve bizlere bakarak gülümsedi. Sonra, hayatımda yaşadığım en harika şeylerden biri gerçekleşti. Annem babama çok dikkatli ve sevgi dolu bir şekilde takma dişlerini verdi. Babamın yüzü aydınlandı zira dişlerini ağzına koydu. Sanki bir törendeymiş gibi, annem babama işitme cihazını ve gözlüklerini uzattı. Yanaklarını taradıktan sonra saçlarını temizledi. En neticesinda babamın parmağına evlilik yüzüğünü taktı. Adım attığımda annem onu kendisine getirdi. Adım ismim babama baktıktan sonra anneme döndü. Onların arasında gidip gelen saf mutluluktu. Yakınlarında duruyordum ama sanki onlar amacıyla orada değildim. Onlar tek başlarınaydı. Yaşça büyük olan anne babamı izlemeye devam ettim. Onların teması devam ediyordu… Rabi Robert Alper’in adı Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz.