ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Terzi Vefaat Ettikten Sonra Olanlar




Senin terzinde böyle bir kas mevcut muydu?
– Kadın: Hayır, yoktu. Demirci, baldırlarını şişirerek, “Senin terzinde böyle kuvvetli kaslar mevcut muydu?” diye sordu. Kadın ise, “Hayır, yoktu,” yanıtını verince, güç gösterileri arttıkça, kadın dayanamaz hale geldi. Bu durum, “Parayı Veren Düdüğü Çalar” fıkrasını akıllara getiriyor. Bu arada, pazara gelen Nasreddin Hoca’nın etrafını çocuklar sarmış durumda. “Öğretmen, lütfen bana bir düdük temin eder misiniz?” diye talep etmiş bir kişi. “Ben de, ben de!” diye eklemiş bir diğeri. Diğerleri de sırayla, “Ben de düdük talep ediyorum!” ve “Bir adet de bana lütfen!” şeklinde yanıt vermişlerdir. Aralarından yalnızca biri Nasreddin Hoca’ya düdük parası ikramında bulunmuştur. Hoca, parayı alarak pazara intikal etmiştir. Hoca, akşam pazardan döndüğünde çocuklar etrafını sarmış. Her biri, düdüğünü talep etmiştir. Cebinden düdük çıkaran hoca, ödemeyi yapan çocuğa düdüğü teslim etmiştir. Diğer çocuklar aynı anda haykırmış: “Hani bizim düdüğümüz?” Nasrettin Hoca gülümseyerek, “Parayı veren düdüğü çalar,” şeklinde yanıt vermiş. Nasreddin Hoca, bir gün göl kenarına intikal eder. Yanında büyükçe bir kaşık yoğurt bulundurmakta. Nasreddin Hoca, kaşığındaki yoğurdu göle dökmek suretiyle gölde mayalama işlemi gerçekleştirmekteydi. Bu esnada, köylülerden biri Hoca’yı görüp hayretle: “Hoca, ne yapıyorsun?” diye sordu. Hoca, yüzünde bir gülümsemeyle: “Gölü mayalıyorum,” yanıtını verdi. Adam, Hoca’ya göz atarak gülümsemiş ve şöyle demiş: “Hoca, devasa gölün hiç maya tutacağını mı düşünüyorsun?” Hoca, gülümsemesini koruyarak, “Peki ama ya tutarsa?” şeklinde ifade etmiştir. Nasreddin Hoca, kasabaya alışverişe çıktığında eşeğiyle birlikte kitaplar, elmalar ve limonlar gibi pek çok ağır yük edinmiştir; ancak gönlü buna razı olmamıştır. Aldıklarını büyük bir çuvalın içine yerleştirmiş. Çuvalı omzuna alarak eşeğinin sırtına yerleşmiş. Yolda ilerlerken Hoca’yı gören köylüler, “Ey Hoca, neden çuvalı kendi omzuna aldın?” diye merakla sormuşlar. Hoca: “Ne yapabilirim ki? Yazık hayvancağıza, zaten beni taşıyor, bir de çuvalı ona yüklemeye içim elvermedi,” şeklinde ifade etmiştir.

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

error: Content is protected !!