Sevda, derin bir nefes aldı ve hırkasının önünü çekiştirip kapıyı araladı. Karşısında, iri yapılı, kısa saçlı, kaşları çatık bir kadın duruyordu. Yüzü öfkeyle alev alev yanıyordu. Kadının gözleri hızla içeriyi taradı, Mert’i görünce elleri yumruk oldu. “Demek buradasın, alçak!” diye bağırdı kadın. Ardından Sevda’ya dönerek, “Sen de misin o zengin karı? Evli barklı adama göz diken?” diye tısladı. Sevda, donup kalmıştı. “Evli mi?” dedi fısıltıyla, bakışları birden Mert’e kaydı. Mert gözlerini kaçırıyordu. “Mert, bu kadın ne diyor?”
Kadın öne atıldı, Sevda’nın omzunu itti ve içeri girmeye kalktı. Sevda geriye sendeledi. “Bırak gireyim, her şeyi anlatacağım sana,” diye bağırdı. Mert araya girip kadını engellemeye çalıştı. “Ne olur yapma, Derya. Konuşuruz sonra, yalvarırım!” dedi Mert.
Sevda’nın kafası uğulduyordu. “Derya mı? Karın mı bu senin?” dedi. Sesindeki kırılma, yılların birikimini çözen bir sel gibiydi. Mert sessizce başını eğdi. Sevda’nın dizlerinin bağı çözüldü, bir koltuğa kendini zor attı.
Derya ağlıyordu şimdi, öfkenin yerini acı almıştı. “Seninle evlenmek istediğini söylemiş, değil mi? Beni boşayacakmış, güya sana aşıkmış. Bizim iki yaşında bir kızımız var, biliyor musun sen bunu? Sevda başını ellerinin arasına aldı. Her şey yavaş yavaş anlam kazanıyordu. Geçmişteki gizli telefon konuşmaları, her zaman “yok” cevabı verilen para meseleleri, ısrarla kendisini lüks yerlere götürmek istemesi… Hepsi bu an için birer işaretti. O ise görmezden gelmişti.
Mert dizlerinin üzerine çöküp Sevda’ya doğru yaklaştı. “Sevda, ne olur… dinle beni. Bu düşündüğün gibi değil. Evet, evliyim ama… ama seni gerçekten sevdim. Derya’yla yıllardır süren bir boşluk vardı aramızda. Ben seni görünce… seni tanıyınca… başka birine dönüştüm.”
Sevda’nın gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı artık. “Ben seni oğlum gibi sevdim… ama sen beni annem gibi kullandın,” dedi titrek bir sesle. Derya ayağa kalktı. “Benimle işin bittiğini söyledin. Evi terk ettin, başka bir kadın için. Ama onunla evleneceğini bilmiyordum. O da benim kadar kandırılmış.” Kapının orada bir sessizlik oldu. Mert’in yüzü solgundu. Dudakları kıpır kıpır oynuyor ama kelimeler ağzından çıkamıyordu. Sevda ayağa kalktı, gözyaşlarını sildi, kapıya doğru yürüdü ve Derya’ya baktı. “Git, kızına iyi bir baba bırakman gerek. Bu adamı al ve bir daha karşıma çıkmasın,” dedi. Sonra Mert’e dönerek, “Kalbimde açtığın yara, yıllar önce eşimle biten evliliğimden bile daha derin. Git şimdi. Ne seni affedeceğim ne de kendimi.”
Kapıyı açtı, Derya Mert’in kolundan tuttu ve çekiştirerek onu dışarı çıkardı. Mert bir an durakladı, Sevda’ya döndü. “Gerçekti… ne olduysa aramızda, o gerçekti,” dedi fısıltıyla.
Sevda bir şey demedi. Kapıyı kapattı. Sırtını yasladı ve çöktü yere. Kalbindeki boşluk, şimdi daha da derinleşmişti.
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..