Kuzey Norveç’in ıssız kıyılarında kış tüm şiddetiyle hüküm sürüyordu. Fırtınalar denizi hırçınlaştırmış, buz tabakaları kıyıya kadar ilerlemişti. O sabah, balıkçılar buzların arasında bir hareketlilik fark etti. Bir fok balığı, buz tabakasının altında sıkışmıştı. Nefes alabileceği tek delik, donmak üzereydi.
Balıkçılar hemen durumu yerel arama kurtarma ekiplerine bildirdi. Norveç Doğal Yaşam Kurtarma Timi, ekipmanlarını yükleyip hızla yola çıktı. Ekip lideri Ingrid Larsen, daha önce birçok hayvan kurtarma operasyonu yapmıştı ama bu durum farklıydı: Zamanla yarışıyorlardı.
Ekip olay yerine ulaştığında buzların kalınlığı beklenenden fazlaydı. Termal kameralarla fokun yerini tam olarak belirlediler. Hayvan, buzun altında umutsuzca yüzüyor, zaman zaman donmak üzere olan hava deliğine ulaşıp nefes almaya çalışıyordu.
İnce hesaplamalarla, hayvanın bulunduğu noktaya zarar vermeden, dikkatlice bir kanal açmaya başladılar. Buz kesme motorları gürültüyle çalışırken herkesin kalbi hızla atıyordu. Saatler süren çalışmanın ardından sonunda fokun yüzeye çıkabileceği bir geçit oluşturuldu.
Tam o anda, küçük gri fok başını sudan çıkardı, derin bir nefes aldı. Gözleri korkuyla ama aynı zamanda umutla doluydu. Kurtarma ekibinden biri dizlerinin üstüne çöküp foku yavaşça kontrol etti—hafif yaralıydı, ama yaşıyordu.
Fok, birkaç gün boyunca bir rehabilitasyon merkezinde gözetim altında tutuldu. Ona “Fridtjof” adını verdiler—“barışçıl lider” anlamında. İyileştiğinde, Ingrid onu elleriyle tekrar denize bıraktı. Fridtjof, bir an durdu, başını çevirip ona baktı, sonra dalgaların arasında kayboldu.
O gün, sadece bir hayvan değil, doğayla kurulan bir bağ da kurtarılmıştı. İnsanlar ve hayvanlar, bazen buz gibi engellerin ötesinde bir kalple buluşabilirdi.
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..