enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

Eşyalar toplanırken

Kocam öldüğünde, içimde bir şey koptu. Sadece sevdiğim adamı değil, nefes aldığım hayatı da kaybettim sanki. Elleri hâlâ sıcakken alnına son kez dokunduğumda, neyin üzerime yıkıldığını anlamamıştım. Ama asıl yıkım, cenazeden sonra başladı.
Eşyalar toplanırken, evin içi taziye doluyken, kayınvalidem Fatma Hanım soğuk bir sesle yaklaştı.
“Bu ev artık bize ait. Oğlum gitti. Senin yerin… garajda hazır.”
Donakaldım. “Geçici bir şeydir,” diye düşündüm. Ama geçici olan, zaman değilmiş — benmişim.
Garaj soğuktu. Rutubetliydi. Tavandaki ampul bozuktu, geceleri karanlıkta oturuyordum. Battaniyeyi omzuma alıp yalnızlığımla baş başa kalıyordum. Kayınvalidem her gün gözümün önünden geçiyor, ama bana bir bakışı bile çok görüyordu. Sanki ben onun oğlunun ölümünden sorumluymuşum gibi. Sanki benim acım acı değilmiş gibi…
Bir ay geçti böyle.
Bir sabah, yağmurun sesiyle uyandım. Yine uykusuz, yine sessizdim. Kapı aniden açıldı. İçeri Fatma Hanım girdi. Elinde eski bir çaydanlık, yüzünde gözyaşları vardı. O güçlü, her şeyi bilen kadın gitmişti. Yerinde yorgun, kırılmış bir anne duruyordu.
Çaydanlığı masaya bıraktı. Gözlerime baktı. İlk kez… gerçekten baktı.
Ve dedi ki:
“Ben seni dışlamadım, ben sadece… acımı nereye koyacağımı bilemedim. Oğlum gitti. Sen bana onu hatırlatıyordun her an. Kokusunu… sesini… o garajın önünden geçerken bile ağlıyordum. Ama sen… sen yine de sustun. Kalmayı seçtin. Gidip kapıyı çarpmadın. Affet beni kızım.”
O an ben de ağladım. Çünkü beklemediğim bir şeydi bu. Beklemediğim bir yüzleşme, beklemediğim bir merhamet. Sarıldık. Uzun uzun. Sanki onunla birlikte o garajda ben de çözüldüm, serbest kaldım.
Birlikte çayı içtik o sabah. Sessizce.
Ama bu sefer sessizlik acıdan değil, kabullenmekten geliyordu.
Hayat bazen en karanlık yerlerde bekletiyor insanı. Ama bazen, en gerçek yüzleşmeler de orada başlıyor.
Garajdan çıkarken sadece eşyalarımı değil, içimdeki küskünlüğü de geride bıraktım.
Çünkü artık o evde bir yas değil, iki kadının birbirini anlaması vardı.

Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..
error: Content is protected !!