Sopa elimde titriyordu. Gülbahar hâlâ ne olduğunu fark etmemişti.
Parmaklarım kızarmış, gözüm yaşlıydı.
Babam sessizce içeri girdi.
Ayakkabısını bile çıkarmadan.
Gülbahar tam bana bir tokat daha savuracakken, babam kolunu tuttu.
İlk defa.
Onun sesiyle değil, gözleriyle bağırdı:
“Ne yapıyorsun sen?”
Gülbahar durdu. Kıpkırmızı oldu.
“Disiplin veriyorum. Bu çocuk beni dinlemiyor. Annesine sövüyor. Okula gitmiyor. Her şeyi yapıyor,” dedi.
Ama ben o an anladım…
Babam, artık o sözlere inanmıyordu.
Yavaşça yanıma geldi.
Parmaklarıma baktı. Sırttaki morlukları gördü.
Defterimi eline aldı, o küçük notu okudu bir daha.
Sonra hiç beklemediğim bir şey yaptı.
İlk defa diz çöktü.
Gözümün hizasına indi.
Elini omzuma koydu.
“Ben hiçbir şey duymadım oğlum…” dedi,
“Ama bundan sonra her şeyi göreceğim.”
—
O gün Gülbahar ne kapıdan kovuldu, ne de dayağı yedi.
Ama babam o gece ilk defa mutfakta iki tabak koydu.
Birini bana uzattı, sıcak çorbayla doluydu.
Gülbahar masaya oturmadı.
O gece evin içi sessizdi.
Ama ben ilk kez gerçekten doydum.
Babamla göz göze geldik.
Ve sadece bir kelime fısıldadım:
“Teşekkür ederim…”
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..