Tatile gittiğimizde arka bahçe mükemmeldi — çimler yeni biçilmişti, limon ağacı meyve doluydu, salıncağımız huzurla sallanıyordu. Bir hafta Ege kıyısında deniz ve sessizlikle dolu harika bir tatil yaptık. Döndüğümüzde ilk iş olarak evin arka kapısını açtım.
Ve nefesim kesildi.
Çimlerin yerinde, çapı neredeyse 5 metre olan dev bir çukur vardı. Derinliği gözle ölçülemeyecek kadar karanlık ve derindi. Toprağın kenarları düzensizdi, sanki kazılmamış da… içeriye çökmüş gibiydi.
İlk düşüncem, bir toprak kayması yaşandığıydı. Ama bizim bölgede böyle şeyler olmazdı. Zaten her şey, çukurun dışında tamamen sağlamdı. Masanın ayağı bile hâlâ yerindeydi. Sadece tam merkezde bu kara boşluk vardı.
Komşuya koştum, gözleri kocaman açıldı.
“Hayır,” dedi, “Ben hiç kazı sesi duymadım. Hiç kimse gelmedi. Her gün bakıyordum evinize, hiçbir gariplik yoktu.”
Güvenlik kameralarını kontrol ettim. O gece, tam üç gün önce, görüntü aniden kararıyor… sadece bahçedeki salıncak hareket ediyor.
Sonra ekran geri geliyor. Ve çukur… birden orada.
Bir uzmana danıştık, jeolog geldi. Ölçtü, biçti.
“Bu, doğal değil. Bu toprak böyle kendi kendine çökmez. Altında bir boşluk ya da… tünel olabilir,” dedi.
Ertesi sabah, gelen ekip aşağıya halatla bir kamera indirdi.
Görüntüleri izlerken herkes sustu.
Çukurun dibinde metal kaplı yuvarlak bir kapı vardı. Üzerinde hiç anlam veremediğimiz işaretler. Dışarıdan gelen kazma izi yoktu. Sanki içeriden dışarıya doğru itilmiş gibi, kapak dışa doğru hafif aralıktı.
İçimden bir ses “dokunma” dedi. Ama başka bir yanım, bakmadan edemezsin diyordu.
Kapak hafifçe açıldı. İçeriden sadece tek bir şey çıktı:
Bir çocuk oyuncağı.
Oğlumun dört yıl önce kaybettiği, hiçbir yerde bulamadığımız, adıyla etiketlenmiş o küçük mavi kamyonet.
Kameradaki herkes dondu. Bunu oraya kim koymuştu?
Ya da daha korkuncu…
O kamyonet nasıl olmuştu da oradan çıkıyordu?
O günden sonra çukuru kapatamadık. Toprak tutmuyordu.
Her sabah salıncak hafifçe sallanıyor, limon ağacı yönüne doğru bir uğultu yayılıyordu.
Ve dün gece… oğlum rüyasında şunu söyledi:
“Anne, çukurun içinden biri bana ismimle sesleniyor. Diyor ki… aşağı in. Oyuncağın burada.”
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..