enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

Kocamı kaybetmek beni mahvetti; ama cenazesinden iki gün sonra olanlar

Kocamı kaybetmek beni mahvetti; ama cenazesinden iki gün sonra olanlar beni bin parçaya böldü.
Kaynanam evin kilitlerini değiştirdi ve beni ve çocuklarımı evden attı.
Kazandığını sanıyordu; hayatının en büyük hatasını yaptığını bilmiyordu.
Nicolas’la sadece iki yıl önce evlendim. En başından beri annesi Hélène’in beni asla kalbinde tutmayacağını hissettim. Her bakışında, her soğuk sözünde küçümsemesi belli oluyordu. Beni tepeden tırnağa, kusursuz hayatında kalıcı bir lekeymişim gibi süzerdi.
“Bir gün seni kabul edecek Clara,” derdi Nicolas, masanın altından elimi nazikçe sıkarak. Hélène ise beni tamamen görmezden gelip sadece onunla konuşurdu.
Ama beni asla kabul etmedi. Önceki evliliğimden olan çocuklarım Emma (6 yaşında) ve Julien’i (8 yaşında) de. O Pazar gününü asla unutamam, mutfağın önünden geçerken Hélène’in bir arkadaşına fısıldadığını duydum.
“Onlar onun çocukları bile değil,” dedi.O Pazar sabahı, mutfağın önünden geçerken Hélène’in alçak sesle söylediği cümle kulaklarımı deldi:
“Bir dul olarak geldi, iki çocuğuyla yük oldu. Şimdi de mirasın ortağı gibi davranıyor… Ne yüzle?”
O an, mutfağın kapısına yaklaşmak ya da hızla uzaklaşmak arasında kaldım. Ayaklarım yerime çakılıydı. Nefesimi tuttum.
“Nicolas zaten birkaç yıl içinde uyanırdı. Ama şimdi ben uyanmak zorundayım,” dedi sesinde buz gibi bir kararlılıkla.
Mutfağa girmedim. Gözyaşlarımı tutarak çocukların yanına gittim. Onlara gülümsedim. Kahvaltılarını hazırladım. Ve o gün boyunca Nicolas’ın bana bıraktığı her küçük anıya daha çok sarıldım.
İki Gün Sonra
Cenazenin ardından iki gün geçmişti. Evin ağır sessizliği, yasın gölgesinden bile daha boğucuydu. Ama o sabah kapıya gelen çilingir, sessizliği paramparça etti.
“Emir verildi. Kilitler değiştirilecek.”
Hélène arkamda dimdik duruyordu. Kucağında kahverengi bir klasör. İçinden belgeleri çıkardı — evin tapusu, vasiyetname kopyaları. Nicolas evi annesiyle ortak almıştı; vasiyet henüz resmileşmemişti.
“Artık burada kalamazsın,” dedi. “Bu ev Nicolas’ın ailesine ait.”
“Ben de o ailenin bir parçasıyım,” dedim, gözlerim yaşla dolarken.
“Hayır Clara. Sen sadece geçici bir misafirdin. Oğlumun en büyük hatasıydın.”
Sokakta Bir Kadın ve İki Çocuk
O gün bavullarımı çocukların çantasına sığdırırken Emma sessizce bana sarıldı. Julien gözyaşlarını saklamaya çalıştı. Hélène bir adım bile geri çekilmedi. O kapıyı kapattığında sadece bir aile değil, bir hayat kapanmıştı.
Ama o kazanmadı. Çünkü o anda bir karar verdim:
Bir avukatla görüştüm. Belgeleri incelediğinde gözleri kısıldı.
“Hukuken işler göründüğü gibi değil,” dedi. “Siz, Nicolas’ın eşi olarak, en azından geçici miras hakkına sahipsiniz. Çocuklarınızın velayeti ve onların güvenliği için bu evden atılamazsınız.”
Ve o an kalbimde ilk kez o karanlığın içinde bir kıvılcım yandı:
Geri döneceğim. Hélène’in gölgesine değil; Nicolas’ın ışığına. Çocuklarımla birlikte. Ve bu kez sonsuza kadar.

Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..
error: Content is protected !!