enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

Sabahın erken saatleriydi.

Mezar taşının yanında, çimenlerin arasına tuhaf ve sıra dışı bir şey ilişmiş gibiydi: eski tarz, deri kaplı bir cüzdan. Kimsesiz, oraya gelişigüzel atılmış gibi duran o cüzdan, anlık bir merak ve garip bir huzurla Élise’yi durdurdu.
Titreyen ellerle cüzdanı aldı; çevrede kimse yoktu. Kart yoktu içinde, kimlik yoktu ama solmuş fotoğraflar vardı—onların yıllar içinde biriktirdiği mutluluk anlarının tanıkları: düğün kareleri, çocuklarla oyunlar, deniz kenarında mutlu günler… Ve sonra—son fotoğraf…
Elise’nin kalbi duracaktı neredeyse. Bu… bu fotoğrafı hiç görmemişti. Kocası Julien’le birlikte, bir yaz pikniğinde çekilmişti. Onlarca kez o günü hatırlamıştı ama bu kareyi asla görmemişti—ve şimdi mezar taşının hemen yanında, bilinmeyen bir cüzdanın içinde duruyordu. Nasıl olmuştu bu?
Titreyen nefesi, sararan bir not belirdi iç arka cebi açınca: “Bunu bulan kişiye… paylaştığımız aşkı hissetsin ve ileriye taşısın.” Dört kata katlanmış, sararmış bu kağıt, geçmişten gelen bir fısıltı gibiydi—zamanın ötesinden gelen bir mesaj.
O anda Élise düşmemek için kendini zor tuttu. Bu bir tesadüf değildi: bu, sevginin sınır tanımadığını, ölümün de o bağı koparamadığını gösteren dokunaklı bir işaretti. İçsel sessizliği, bir ışık dalgasıyla doldu.
İşte o an söyledi kendi kendine—yavaşça ayağa kalkarak:
“Artık yas içinde yaşamayacağım. Onun için, bizim için ve en çok da karnımdaki o minik can için yaşayacağım.”
Gözyaşları bu kez sıkıntı değil, şefkat doluydu. Élise, cüzdanı bulduğu yere, sevgiyle ve minnetle bıraktı. Sessizlikte yankılanan tek ses şuydu: geçmişin unutulan bir eşyası bazen sadece bir hatıra değildir; o, umut ve yaşam taşıyabilir.

Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..
error: Content is protected !!