Ayılar sakince yol boyunca ilerledi, arabaların etrafında yürüyorlar, kornaya ve bağırışlara aldırmadan. Sürücüler korna çaldı, bağırdı, bazıları telefonlarıyla sahneyi çekti – ama hayvanlar kaçmadı.
Bir sütun gibi hareket ettiler – düzinelerce, belki de yüzlerce ayı, sanki evlerini terk ediyormuşçasına.
— Gerçekten garip davranıyorlar, — Fısıldadım. — Sanki bir şeylerden kaçıyorlar gibi.
Kısa bir süre sonra, sonunda ormandan kaçan ayıların garip davranışlarının sebebini öğrendik – ve deh-şete düştük :……
Bir sabah, güneş yavaşça doğarken, ormanın derinliklerinden gelen gürültüler şehir hayatının dinginliğini bozdu. Araçlar yolda ilerlerken, aniden yüzlerce ayı, ormanın karanlığından fışkırarak yoğun bir trafik akışının ortasına daldı. Sürücüler ve yolcular, bu beklenmedik manzarayla karşılaştıklarında dehşet içinde kaldılar; gözlerine inanamadılar. Hızla hareket eden arabaların arasında, sevimliliğiyle korkutucu olan bu hayvanlar, bir yandan merak uyandırırken bir yandan da panik yarattı. İnsanlar, cep telefonlarını çıkarıp bu olağanüstü anları kaydetmeye çalıştılar, ama içlerinde büyüyen bir belirsizlik ve korku da vardı. Neden bu kadar çok ayı aniden ortaya çıkmıştı? Sonunda, korkunç gerçeği öğrendiklerinde yaşadıkları şok, tüm bu durumu daha da derinleştirdi.Hayvanların ormandan çıkışı, doğanın insanla kurduğu karmaşık ilişkiye dair derin bir mesaj taşıyordu. Belki de bu, insanlığın doğayı ihmal etmesinin bir hatırlatıcısıydı; doğanın öfkesi, insanlar için bir uyarı niteliği taşıyordu. Bu olay, insanların gözlerinin önünde bir panorama gibi açılırken, hayatın ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha hatırlatıyordu. Ayıların neden bu denli kalabalık bir şekilde ortaya çıktığı sorusu, herkesin zihninde yankılanırken, aslında bu durum, insanın doğa karşısındaki sorumluluklarını sorgulamasına neden olmalıydı. Doğa, kendi dengesinin bozulmasına izin vermez; her bir ayı, insanın doğaya olan saygısızlığının bir sonucuydu. Bu olay, sıradan bir sabahın sıradan olmayan bir hikayesiydi ve biz, bu hikayenin bir parçası olmaktan çok daha fazlasıydık. Belki de bu, doğanın sesini duyma zamanının geldiği anlamına geliyordu; zira eğer dinlemezsek, daha büyük felaketlerle karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır.