Bir görevden dönüş, birçok duygunun harmanlandığı bir anı taşır. Zihnimde hem başarı sarhoşluğu hem de evin sıcaklığını yeniden hissetme isteği vardı. Ancak kapıyı açtığımda, beni bekleyen manzara kalbimi birdenbire dondurdu. Kızım, garajın köşesine hapsolmuş halde, gözlerinde beliren korkuyla bana bakıyordu. Sadece birkaç saat önce ondan ayrıldığımda, hayat dolu gözleri ve neşesiyle doluydu. O an, içimde derin bir endişe uyandı; ne olmuştu da bu minik ruh, böyle bir cezaya maruz kalmıştı? Garajda sıkışıp kalmış bir çocuk, sadece fiziksel bir hapsolma değil, aynı zamanda duygusal bir çöküşün de simgesiydi. 'Baba… Annemin erkek arkadaşı, burada olmam gerektiğini söyledi,' dediğinde, dünyam başıma yıkıldı. O anda, bir anne ve babanın nasıl bir yük taşıdığını ve çocuklarının masumiyetinin nasıl suistimal edildiğini derinden hissettim.
Kızımın o cümlesi, beni sadece onun için değil, tüm çocuklar için bir savaşçı olmaya çağırıyordu. Ebeveynlik, yalnızca sevgi vermek değil, aynı zamanda çocukları korumak için mücadele etmeyi de gerektiriyordu. İçimdeki öfke, bu haksız duruma karşı bir itiraz haline geldi. Kızımın gözlerindeki korkuyu silmek için kendimi bir kale gibi savunmaya adadım; o an, bir babanın evladının yanında durma kararlılığının ne denli güçlü olduğunu kavradım. Güçsüzlük hissettiğimde bile, sesimi yükseltip bu duruma karşı çıkmam gerektiğini biliyordum. Her çocuk, koşulsuz sevgi ve güven içinde büyümeyi hak eder. O an, sadece kızım için değil, aynı zamanda gelecekteki nesiller için de bir şeyler yapmalıyım dedim. Çocukların dünyasında, masumiyetin koruyucusu olmak, belki de en önemli görevimdi. Gelecek üzerine kurulan hayaller, her çocukta birer kıvılcım gibi yanmalı; bu yüzden ben de o kıvılcımı beslemeye kararlıydım.