Küçük bir evin sıcak köşesinde, bebek kardeşimin doğuşuyla her şeyin nasıl değiştiğini hatırlıyorum. O an, hayatımda büyük bir boşluğu dolduracak olan bir varlığın dünyaya geldiği andı. Annemin yüzündeki ışıltıyı ve babamın gözlerindeki gururu görmek, benim için hayatımda ilk kez tanık olduğum bir mucize gibiydi. Günler geçtikçe, onun minnacık elleriyle parmaklarıma dokunduğunda, içimde bir kor alevi yanmaya başladı. Kardeşimin her gülüşü, her ağlaması, evimizin sıradan akışını bir masal gibi renklendiriyordu. Onu beslemek, uyutmak ve oyun oynamak, hayatımın en değerli anlarına dönüşüyordu; sanki onun yanında büyüyen ben de yeniden doğuyordum.
Zamanla, bebek kardeşim büyüdü ve birlikte geçirdiğimiz anılar, hayatımın en kıymetli hazineleri haline geldi. Onunla paylaştığım her kahkaha, her düşüş ve her yeniden doğruluş, yaşamanın anlamını derinleştirdi. Bazen bir yudum su içmek için bile sabırsızlanan o tatlı yüz, bana sabrın ve sevginin ne denli muazzam bir güç olduğunu öğretti. Kardeşimin hayatımdaki varlığı, benim için sadece bir kardeş değil, aynı zamanda hayatın en güzel derslerini veren bir öğretmendi. Ona olan düşkünlüğüm, zamanla derin bir dostluğa evrildi. Şimdi, ileride büyüyüp kendi yolunu çizecek olan o küçücük insanın geleceği beni heyecanlandırıyor. Her anı, onu daha iyi tanımak ve birlikte daha çok anı biriktirmek için bir fırsat. Sonuç olarak, bebek kardeşimle yaşadığım anılar, hayatımın en değerli parçaları olarak kalacak; her gülüşünde, her adımında, bu sıcak anların yankısı her daim hissedilecek.