“Söyle bakalım, Müslümanlığın şartı kaç?!
Bektaşi “Dokuz…” diye cevap verir.
Cami hocası kızar:
“Be hey zındık! Beşi nasıl Dokuz yaptın?!… Say bakalım. ”
Bektaşi saymaya başlar:Bektaşi gayet sakin bir tavırla parmaklarını saymaya başlar:
“İman etmek bir… Namaz kılmak iki… Oruç tutmak üç… Zekât vermek dört… Hacca gitmek beş…”
Hoca hemen araya girer:
“Eee, işte beşi dedik!”
Bektaşi gülümser, hiç bozulmadan devam eder:…..
Bir gün bir Bektaşi, köyünden şehre giderken yolda bir kadı efendiyle karşılaşır. Kadı atının üstünde, gösterişli cübbesiyle ağır ağır ilerlemektedir. Bektaşi selam verir, kadı ise burnunu havaya kaldırır, selamı zoraki alır. Birkaç adım yürüdükten sonra kadı dönüp Bektaşi’ye seslenir:
— Bre Bektaşi! Söyle bakalım, senin gibi bir adamın Allah katında yeri ne olur?
Bektaşi sakalını sıvazlar, kadıya gülümseyerek bakar:
— Vallahi kadı efendi, orada da senin gibilerin yanına düşmezsek iyidir, der.
Kadı kaşlarını çatar:
— Ne demek o, edepsiz herif! Biz dinin bekçileriyiz, sen kim oluyorsun da kendini bizden üstün görüyorsun?
Bektaşi gayet sakin cevap verir:
— Ben kimseye üstünlük taslamam efendim. Yalnız sizin işiniz, halkı yargılamak; bizim işimizse gönlümüzü aramak. Siz insanın dışını ölçersiniz, biz içini tartarız.
Kadı iyice sinirlenir:
— Madem öyle, söyle bakalım, sen namaz kılar mısın, oruç tutar mısın?
Bektaşi gülümser:
— Kılarım da, tutarım da… Ama bazen gönlümle kılarım, bazen aklımla.
— Nasıl olur o iş? der kadı şaşkınlıkla.
— Gönlümle kılarsam huzur bulurum, aklımla kılarsam süre sayarım. Hangisi Allah’a daha yakındır, sen söyle kadı efendi?
Kadı bir an susar, gözleri yere düşer. Bektaşi devam eder:
— Dini, korkuyla değil sevgiyle yaşarsak, ibadet sayıya değil samimiyete döner. Allah’a giden yolların sayısı, insanların nefesleri kadar çoktur.
Kadı bu sözler karşısında mahcup olur, başını eğer:
— Haklısın Bektaşi… Biz bazen şekle takılıp özden uzaklaşıyoruz.
Bektaşi gülümser, sırtındaki torbayı düzeltir:
— O zaman efendim, ben kendi yoluma gideyim, siz de gönlünüzün yolunu bulun.
Ve uzaklaşırken geriye dönüp der:
— Unutma kadı efendi, Allah bizi sorgularken cübbemize değil, yüreğimize bakacak!