Gözlerim, evin kapısından çıkarken onu izliyor, aklımda beliren düşünceler birbirini kovalıyordu. Her seferinde aynı saatlerde evden çıkan eşimin, aslında nereye gittiğini öğrenmek için kararımı vermiştim. Kalbim hızla çarpıyor, içimde bir korku ve merak karışımı bir hisle onun peşine düşüyordum. Kendi kendime, belki de hissettiğim bu rahatsız edici sezgiler yanlıştı, ama içimdeki ses beni durduramıyordu. O an, onu takip etmekle birlikte kendi iç yolculuğuma çıktığımı fark etmemiştim. Adımlarım, karanlık bir sırra doğru ilerliyordu ve her şeyin sona ereceği anı merak ediyordum. Sonunda neler bulacağımı düşünmek bile hayal gücümü zorlayordu.
Bir süre sonra peşinden gittiğim yol, beni beklenmedik bir gerçeğe götürdü. Eşimin gittiği yer, hayal ettiğim gibi bir sevgili değil, bir yardım kuruluşuydu. Onun, gizlice başkalarına yardım ettiğini öğrenmek, beni derin bir şaşkınlığa sürükledi. Gözlerimdeki önyargılar, bir anda yerini hayranlığa bıraktı. Bu durum, ilişkimizdeki iletişimsizliğin ne kadar tehlikeli olduğunu bir kez daha hatırlattı. O an, eşimle aramızda bir uçurum olduğunu anladım; ancak bu uçurum, hissettiğim kıskançlık yerine, onun içindeki fedakarlığı görmemi sağladı. Belki de her insanın içinde, dışarıya yansıtmadığı bir hikaye, bir sır vardır. Bazen görmek istediğimiz şeyler, karanlıkta gizleniyor olabilir. Onun arkasındaki gerçekleri anlamak, beni sadece bir eş olarak değil, aynı zamanda bir insan olarak da derinlemesine sorgulamaya itti.