Bir gün, sabahın ilk ışıklarıyla uyanan Elif, huzur dolu bir sabaha adım atmanın heyecanını yaşıyordu. Güneş penceresinden içeri sızarken, odanın köşesinde duran eski aynaya göz attı. Aynada gördüğü yansıma, onun için her zamanki gibi sıradan değildi; hayatta bir şeylerin değiştiğinin habercisiydi. Birden karnında bir hareket hissetti, sanki içindeki bir şey ona merhaba diyordu. Bu hareket, Elif'in kalbinde bir kıpırtıya neden olurken, düşüncelerini de karmaşık bir denklemin içine sürüklemeye başladı. Üzerine düşündüğü tüm sorular, karnındaki o hareketle daha da anlam kazanıyordu. Hayat, bazen içsel bir yolculuğa çıkmaya zorlar insanı ve Elif o an bu yolculuğun başlangıcında duruyordu.
Zamanla bu his, yalnızca fiziksel bir hareket olmaktan öteye gitti; Elif, kendi içsel dünyasında bir keşfe çıkmaya karar verdi. Karnındaki hareket, ona yeni bir yaşamın sinyallerini veriyordu ve bu sinyaller, gelecekteki umutların ve hayallerin habercisi gibiydi. Düşünceleri, birer birer şekil almaya başladı; belki de bu hareket, hayatının dönüm noktası olacaktı. Geçmişte kaybolmuş hissettiği anılar, şimdi ona yeni bir anlam kazandırıyordu. İçindeki bu kıpırtı, onun sadece fiziksel bir değişimle sınırlı kalmadığını, aynı zamanda ruhsal bir uyanışın da eşlik ettiğini gösteriyordu. Elif, önünde uzanan belirsiz yolda cesur adımlarla ilerlemeye başladı; çünkü artık karnındaki bu hareket, onun içsel bir dönüşümün habercisi oluyordu. Hayat, bazen en beklenmedik anlarda, en derin hislerin kapısını aralıyor ve insanı kendisiyle buluşturuyordu.