Bir akşamüstü, gün batımının sıcak ışıklarının altında, ben ve eşim yakıt almak için bir benzin istasyonuna uğradık. İçimde hafif bir huzursuzluk vardı, ama bunun yorgun bir günün getirdiği sıradan bir his olduğunu düşündüm. O sırada, benzin istasyonunun çalışanlarından biri yanıma yaklaştı ve elinde bir not tutarak bana gizli bir şey fısıldadı. Kalbim bir an için hızla çarpmaya başladı; 'Ondan kaç, tuvalete gidiyorum de ve git…' notundaki kelimeler, havada asılı kalan bir tehdit gibi yankılandı. Eşimin yanında olmasına rağmen, içimde bir belirsizlik ve kararsızlık belirdi. Acaba bu adam ne biliyordu? Yaşadığım anın sıradanlığı birdenbire bir kabusa dönüşmüştü ve o an, hayatımın en zor kararlarından birini vermem gerektiğini hissettim.
Zihnim karmaşık düşüncelerle dolarken, benzin istasyonunun sıcak ışıkları altında bir karar vermek zorunda kaldım; ya risk alacak ya da içimdeki korkuya boyun eğecektim. O an fark ettim ki, bazen dışarıdan gelen bir uyarı, hayatımızın gidişatını değiştirebilir. İçimdeki cesareti bulduğumda, belirsizlikle yüzleşmeye karar verdim. Hayat, bazen beklenmedik durumlarla dolu bir yolculuktu ve doğru kararları vermek, sadece anlık bir cesaret gerektirebilirdi. Eşimin yanında olduğum anın 'güvenli' görünüşü, aslında karanlık bir sır barındırıyordu. Her şeyin ne kadar karmaşık olduğunu anladığımda, içimdeki korku yerini sağlam bir iradeye bırakmıştı. Tüm bunlar, insan ruhunun ne kadar güçlü olabileceğinin bir kanıtıydı. Belki de her fısıldanan tehdit, içimizdeki cesaretin uyanmasına sebep olabilirdi.