Bir zamanlar, küçük bir çocuğun kalbinin derinliklerinde bir korku saklıydı. O, sadece oyun oynamak ve gülmek isteyen bir çocuktu ama evinde yaşananlar, masumiyetinin gölgesini karartıyordu. Günlerden bir gün, ebeveynlerinin arasındaki çatışmalar, o kadar şiddetli hale geldi ki, küçük çocuk çaresiz hissetti. Kendi kendine, "Benim için kimse yardım etmeyecek mi?" diye düşündü. Onun bu düşünceleri, ruhundaki kaygının sesiydi. Gözleri doldu, kalbi hızlı hızlı çarpmaya başladı; bir şeylerin ters gittiğini biliyordu. İşte o an, aklında bir ışık yandı. Gizlice telefonunu eline aldı ve 911’i aradı. O, acil bir yardım çağrısının içinde kaybolmuş bir çocuktu.
Çağrısının karşılık bulup bulmayacağını bilmeden, küçük çocuk telefonun başında bekledi. İçinde bir umut ışığı yanarken, bir yandan da hüzünle doluydu; çünkü yaşadığı olayların ağırlığını kaldırmak, onun küçük omuzları için çok fazlaydı. O an, bir çocuğun gözünden dünyayı görmek, belki de yetişkinlerin unuttuğu bir masumiyetti. Birçok insan, hayatın karmaşasının içinde kaybolmuşken, belki de küçük bir çocuğun kahramanlığına ihtiyaç vardı. Her ne olursa olsun, bir çocuk olarak hissettiği bu yalnızlık, ona cesaret vermişti. O an, belki de en büyük cesaretin, sessizliğin içinden çıkıp yardım istemek olduğunu öğrendi. Hayatın ona ne getireceğini bilemezdi ama bu cesaret, belki de ona bir kapı açacaktı. Ve belki de o gün, yalnızca bir telefon çağrısı ile değil, aynı zamanda bir kalbin cesaretiyle, hayatını değiştirecek bir yolculuğa çıkmıştı.