Güvenlik kameralarını izlemeye başladım, her sahneyi dikkatle analiz ettim; belki de bir iş arkadaşımın yüzünde bir suçluluk ifadesi vardır. Ancak bu kayıtları izlerken, hissettiğim korku sadece hırsızlık şüphesi ile sınırlı kalmadı. Görüntülerde, beklenmedik bir şeyle karşılaştım; kaybolan ürünlerin ardında yatan gizemin çok daha derin olduğunu fark ettim. O an, kaybolanlar ile beni izleyen bir güç arasında bağlantı kuran bir ipucunu keşfettim………
O küçük dükkânı kendi evim gibi işletiyordum – her rafı, her kutuyu, her paketi biliyordum. Bu yüzden en pahalı ürünler kaybolmaya başladığında, önce bunun bir tesadüf olduğunu düşündüm, sonra çalışanlarımdan birinin sorumlu olduğuna ikna oldum, çünkü sadece onlar depo odasına kolayca erişebiliyor ve kutuları sessizce değiştirebiliyorlardı.
Yıllardır benimle çalışan insanların arasındaki atmosferi bozmamak için gülümsemeye zorlayarak doğrudan personel odasında onlara sordum. Ancak sadece şaşkın bakışlar ve içten inkarlarla karşılaştım. Bu acı verici ve aşağılayıcıydı, çünkü kaybolan her zaman en değerli mallardı – hırsız on çeşit peynir arasından her zaman en pahalı olanı seçerdi; on paket kahve arasından her zaman en iyi ve en pahalı olanı.
Sabrım tükenmişti. Son birkaç haftanın tüm kamera kayıtlarını topladım, ekran görüntülerini aldım ve polise götürdüm. Bırakalım bu işi profesyoneller halletsin, hırsızı bulsunlar, malları iade etsinler ya da en azından kendilerine ait olmayan bir şeyi utanmadan alan kişiyi parmaklıklar ardına koysunlar diye düşündüm.Sonuçta, her kayboluş sadece bir varlığın yok olması değil, aynı zamanda bir hikayenin de sona ermesidir. O an, içimdeki korkunun yanı sıra merak duygusu da kabardı; belki de bu kayboluşlar, gözden kaçan bir gerçeği gün yüzüne çıkarmak için bir çağrıdır. İnsanların hayatında bazen bir kayıp, daha büyük bir farkındalık yaratmak için gereklidir. Belki de mağazamda sadece fiziksel objeler değil, aynı zamanda kendi içsel huzurum da kaybolmuştu. Kendime sorduğum sorular artıyordu; kaybolanların ardındaki gizem neydi? Belki de bu, bir arayışın başlangıcıydı; kaybettiğim şeylerin sadece maddi değerleri yoktu, onları daha özel kılan anılardı. Şimdi, bu kayıpları anlamaya çalışırken, belki de en önemli dersi öğreniyorum: yaşamın her kaybında, yeniden buluşma fırsatı saklıdır.