Sıcak bir yaz günüydü. Ablam ve ben halı yıkıyorduk.
Sıcak bir yaz günüydü. Ablam ve ben halı yıkıyorduk. Hem ev karışmış hem işimiz çok… Ve ablamın kızı da ayağımıza dolaşıyordu. Bu arada ortanca yeğenimde “Anneciğim piknik yapmak istiyorum, bana bir şeyler hazırlar mısın?’’dedi. Ablamında çok işi olduğundan ben bir şeyler verdim ve gitti.
Aradan yarım saat geçmeden tekrar geldi ve bana “teyze bize bir sürahi limonata yap’’ dedi. Ne kadar işim var desem de o ısrar ediyordu. Dayanamadım ve limonatayı yaptım gitti.
Aradan 4-5 saat geçtikten sonra ablam künyesini kaybetti. Biz her tarafta künye ararken küçük yeğenimin üzerine ocaktan yeni aldığımız kaynar süt döküldü. Ablam çocuğu hemen lavobaya oturttu. Soğuk suyu açıp evdeki bütün buzları lavobaya boşalttı. Yeğenim biraz sakinleşince hastaneye gittik. Hastaneye gittiğimizde ”pansuman odasına geçin derilerini soydurun” dendi. Bunun üzerine hepimiz çok üzüldük 15-20 dk. sonra odaya geçtik. Oradaki görevli “ben bu çocukta soyulacak yara görmüyorum’’ dedi ve biz şok olduk.
Çünkü sadece kızarıklık kalmıştı. İnanın o anı hiç unutamam. Sonra kremlerle tedavi edildi. Bu arada kaybolan künyeyi de kapının önünde bulduk.
Bu olayı müzakere ettiğimizde şu kanaate vardık. Bir sürahi limonata o gün yeğenimi çok zor, acı bir durumdan kurtardı. Ayrıca kaybolan künye kapının önünde tuhaf bir şekilde bulundu. Bize de şu sözü söylemek kaldı: