Sınıfın arka sıralarında oturan küçük Ali, öğretmenin gözünde daima bir muhalefet unsuru olarak belirmişti. Sürekli araya girmesi ve sınıfın dikkatini dağıtmasıyla tanınan Ali, bu gün de öğretmeninin sert bakışları altında yerden yere vuruluyordu. Arkadaşları da bu duruma kayıtsız kalmadı ve birbiri ardına gülüşmeler yükselmeye başladı. Herkes, Ali'nin üzerine gelerek onun küçük düşmesini izlemekten keyif alıyordu. Ama sınıfta bir şeylerin ters gittiği, huzursuz bir elektrik gibi havada asılı duruyordu. İşte o an, herkesin beklemediği bir olay gerçekleşti; birkaç dakika sonra sınıfın atmosferi tamamen değişecekti.
Ali'nin yüzü, işkence çeken bir çiçek misali solmuştu. Ancak tam o sırada, sınıfın en popüler öğrencisi Elif, cesur bir adım attı ve Ali'nin yanına oturdu. Sınıfın gülüşmeleri aniden donduruldu; sıcak bir dayanışma, soğuk bir sofra gibi, öğretmenin gözleriyle birleşti. Elif, Ali'nin yanına oturarak ona elini uzattı ve herkesin o anki sessizliği, bir ibret dersi gibi yankılandı. Bir anlık cesaret, tüm sınıf için bir dönüm noktasına dönüştü. Ali'nin gözlerindeki yaşlar, Elif’in hayatına sunduğu destekle yer değiştirdi. Şimdi sınıf, bir dayanışma alanıydı; kınama değil, birliktelik ve anlayış hüküm sürüyordu. İnsanlar bazen bir tüy kadar hafif bir dokunuşa ihtiyaç duyarlar; o an, Ali'nin hayatında bir dönüm noktası olarak kalacak ve belki de yıllar sonra bile hatırlanacaktı.