Yaşlı bir adam, yıllardır gözden uzak bir köşede unutulmuş olan portikinin altını temizlemeye karar verdiğinde, hayatının en korkutucu deneyimlerinden birine adım atacağını bilmiyordu. Birbirine sıralanmış yüzlerce yuvarlak nesne, sanki tüyler ürpertici bir sırrı saklıyormuş gibi, onun dikkatini çekti. Kendi gözleriyle gördüğü şeyin sıradan bir nesne olabileceğini düşünse de, içindeki merak onu durduramadı. Gözleri, parlayan bu tuhaf nesnelere kilitlenmişken, kalbi hızla atmaya başladı. Sonunda içlerinden birini alarak, yavaş ve dikkatli bir şekilde kabuğunu kırmaya karar verdi. O an, bir yudum korkuyla büzülmüş dudaklarından fısıldayan 'ne olabilir ki?' sorusu yankılandı. Kabuk açıldığında, içindeki şeyin ne olduğu karşısında dehşetle geri çekildi; karanlık ve bilinmeyen bir dünya, kapılarını ardına kadar açmıştı.
Hayat, çoğu zaman alışılmışın dışındaki sırları, beklenmedik anlarda açığa çıkarır. Yaşlı adam, elindeki gizemli nesneyle donakalmış bir halde, zamanın durduğunu hissetti. İçinde beliren korku, aynı zamanda derin bir merakla karıştı; belki de hayatında hiç karşılaşmadığı bir olguyla yüzleşiyordu. O an, sıradan bir gündüzün karanlık bir kabusa dönüşebileceğini anladı. Gizem, sonunda çözülmeyi bekleyen bir bilmece haline gelmişti. Yaşlı adam, hayatındaki pek çok sorunun cevabını bu tuhaf nesnelerde bulabileceğini düşündü. Ancak, bazen cevapsız kalan sorular, hayatın en büyüleyici ve korkutucu yanlarını oluşturur; çünkü bilinmeyen, her zaman insanı peşinden sürükleyen bir çekim alanıdır. O an, yaşlı adam için portikinin altındaki bu nesneler, sadece birer cisim olmaktan çıkıp, yaşamı sorgulayan, evrenin derinliklerine uzanan birer kapı haline gelmişti.