Yirmi yıl boyunca, her akşam oturduğum o rahat köşede, sıcak bir fincan çayın buharlı görüntüsüyle karşılanmak, günümün en güzel anıydı. Eşimin özenle seçtiği bitki çayı, yorgun ruhumu sarmalayan bir huzur kaynağıydı; her yudumda sanki tüm dertlerim uçup gidiyordu. Ancak bu sıcak fincanın içindeki nektarın ardında başka bir gerçek yattığını bilmeyecek kadar naiftim. Zamanla, çayın muhteşem aroması ve huzur verici etkisi, zihnimdeki karanlık köşeleri aydınlatan bir lamba haline geldi. Fakat, bu lamba söndüğünde, evin karanlık bir sırla dolduğunu fark ettim; her yudumda gizlenmiş bir keder, her akşamda saklı bir korku vardı. Eşimle aramızda bir ayrım oluşmaya başlamıştı; sokaktaki insanların gülümsemeleri bile içimde bir şeylerin yanlış gittiğine dair tüylerimi ürpertmeye yetiyordu.
Bütün bu yıllar boyunca, o çayın içindeki huzurun aslında bir aldatmaca olduğunu anlamak, içimde bir boşluk bıraktı. Gerçekten kimdi benim bu huzur kaynağım? Sevgili eşim, bana bir şeyler sunarken, aynı zamanda karanlık bir sırın taşıyıcısı olmaktan ne kadar uzaktı? Her akşamki çay seremonisi, beni düzenli bir döngü içinde tutarken, gerçekte sadece bir maskenin arkasında gizlenmiş bir gerçeklik olduğunu keşfetmek, zihnimdeki huzuru paramparça etti. Şimdi, o sıcak fincanın yerine soğuk bir gerçek kalmıştı. Kafamda çayın getirdiği huzurun ve eşimin sevgisinin yerini alan korku ve şüpheyle yüzleşmek zorundayım. Hayatım, her akşam yeniden başlatılan o döngüde kaybolmuştu; belki de gerçek huzur, artık o çayın içinde değil, kendi iç yolculuğumda saklıydı. Her yudumda, gerçeği anlamak için daha derinlere inmeyi ve geçmişin gölgelerinden kurtulmayı umuyorum. Ama biliyorum ki, bu yolculukta yalnız değilim; belki de birçok başka insan da aynı karanlık sırlara sahip.