Zorlu bir ameliyatın eşiğinde, adamın kalbinde yalnızca kaygı değil, aynı zamanda derin bir sevgi vardı. Kedisi, hayatının en sadık dostu, onun yanında duruyordu. Adam, gözlerinde biriken yaşları silerken, hayvanına son bir kez sarılmak istedi. O an, odanın sakinliğinde bir şeyler değişti. Kedinin gözleri, ansızın bir ışık hüzmesiyle doldu; tüyleri diken diken oldu ve bir anlık tedirginlik, odanın havasını ağırlaştırdı. Adam, kedisine son bir kez bakarken, beklenmedik bir hiddetle karşılaştı. Kedi, aniden arkasını döndü, tırnaklarını çıkararak sahibini çizmek için havaya kalktı. O an, tüm duygusal bağların ve anlayışların, beklenmedik bir şiddetle sınandığı bir sahneye dönüştü.
Kedinin bu korkutucu tepkisi, adamın kalbinde bir soru işareti bıraktı. Hayvanın, onunla olan duygusal bağının ne kadar derin olduğunu anlamak zordu; belki de kedisi, onun geleceği için endişeleniyordu. Son bir veda yerine, bu tuhaf an, onları birbirinden ayıran bir duvar gibi yükseldi. Ameliyat odasına adım atarken, adam kedisinin bakışlarını unutamayacağını biliyordu. Belki de hayvan, sezgisel bir şekilde, sahip olduğu yaşamın ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatmaya çalışıyordu. Ardında bırakılan bu ani çatışma, bir iyilik niyeti yerine, belirsiz bir geleceğe vedanın getirdiği derin bir acıydı. Kedisi, onun için sadece bir hayvan değil, aynı zamanda bir yoldaş, bir ayna gibi, yaşamın kırılganlıklarını yansıtan bir varlık olmuştu. Ameliyattan sonra, kim bilir, belki de adamın kalbinde asla tamir edilemeyecek bir boşluk kalacaktı.