Bir grup zorba, oyun alanının köşesinde toplanmış, yeni bir mağdur seçmenin heyecanı içindeydiler. Yanlarında birinin aralarına katılmasını beklerken, gülüşmelerinin ve alaycı bakışlarının ardında bir çekingenlik de vardı. Ancak, karşılarındaki kişi, onlardan çok daha farklıydı. Yüzü gölgelerle kaplanmış, ama bakışları kararlılıkla doluydu. Gözlerindeki cesaret, zorbalıklarının sıradan bir mazeret olmadığını hissettiriyordu. O an, herkesin dikkatini çekti; çünkü bu mağdur, onlardan beklenmedik bir yanıt vermek üzere hazır görünüyordu. Hayatının en zor anlarından birine adım atarken, içindeki gücü keşfedeceği bir yolculuğa çıkmak üzereydi.
Zorba ruhlar, cesaretle dolu bir ruha karşı savunmasız kalmayı öğreneceklerdi. O karanlık an, onların alaycı gülüşlerinin silinip gitmesine, ceberut tavırlarının yerini derin bir hayal kırıklığına bırakmasına sebep olacaktı. Mağdurun gözündeki alev, yalnızca fiziksel güçle değil, irade ve azimle de ölçüleceğini göstermişti. Artık bu zorbalık hikâyesinin bir parçası değil, kendi hikâyesinin kahramanı olacaktı. İnsanın içindeki güç, çoğu zaman dışarıdan gelen zorbalıklara karşı bir kalkan oluşturur. Ve o an, herkes için bir ders niteliği taşımaktaydı: Kimseden korkmadan, kendi ayakları üzerinde durmak, en güçlü silah olabilir. Zorbalara karşı dimdik durmak, sadece bir anlık cesaret değil; aynı zamanda bir yaşam duruşudur. Hayat asla kolay olmayacak ama o günden sonra, o kişi kendi cesaretini bulmuş olarak, her zorluğun üstesinden gelebileceğine inanıyordu.