Annelik, Nina Tassel’ı en derin şekilde dönüştürdü. 37 yaşında, Nina kendini gücünü, dayanıklılığını ve sevgisini hiç hayal etmediği şekillerde sınayacak bir yolculuğa çıkarken buldu. Yıllarca anne olup olamayacağını merak ettikten sonra, hamile olduğunu öğrenince büyük bir sevinç yaşadı. En başından beri hamileliğinin her anını heyecan ve minnetle karşıladı.
Ancak haftalar geçtikçe Nina tuhaf bir şey fark etmeye başladı: Karnı beklenenden çok daha hızlı ve büyük büyüyordu. Arkadaşları ve hatta tanımadığı kişiler bile sık sık ikiz mi yoksa üçüz mü doğuracağını soruyordu. Hatta bazıları inanmazlıkla bakıyordu. Varsayımlara rağmen, tekrarlanan ultrasonlar rahminde sadece bir bebeğin geliştiğini doğruladı.
Doktorları da şaşkındı ama fazla endişeli değillerdi. Her taramanın herhangi bir anormalliği olmayan sağlıklı bir bebek gösterdiğini söyleyerek onu rahatlattılar. Yine de Nina, bu çocukta farklı bir şey olup olmadığını merak etmekten kendini alamadı. Karnının büyüklüğü, tek bir hamilelikle orantısız görünen bir hızla büyümeye devam etti.
Doğum tarihi yaklaştıkça Nina, tahmin ettiğinden çok daha fazla rahatsızlık hissetmeye başladı. Yürümek veya uyumak gibi basit şeyler neredeyse imkânsız hale geldi. Ama bebeğiyle buluşmaya kararlıydı ve hamileliğinin nispeten sorunsuz geçmesine minnettardı.
Doğum sancıları nihayet başladığında, işler hızla ilerledi. Hastaneye gidecek vakit yoktu. Acil servis çağrıldı ve sağlık görevlileri hemen evine koştu. Kasılmalar şiddetliydi ve acı dayanılmazdı. Nina’nın doğum sancıları, hem fiziksel yorgunluk hem de duygusal stres anlarıyla dolu, 12 zorlu saat sürdü.
Bir noktada, acı o kadar şiddetli hale geldi ki Nina bilincini kaybetti; hem de bir kez değil, defalarca. Sağlık görevlileri, hem anneyi hem de bebeği güvende tutmak için ellerinden gelen her şeyi yaparken, hayati belirtilerini yakından takip ettiler. Eşi yanında durup ona cesaret verici sözler fısıldadı ve onların güvenliği için sessizce dua etti.
Sonra, sonsuzluk gibi gelen bir sürenin ardından Nina son bir hamle yaptı ve oğlu dünyaya geldi. Onu gördüklerinde oda şaşkınlık ve hayranlık dolu seslerle doldu. Tam 6 kilo (13,2 pound) ağırlığında ve 61 santimetre (24 inç) uzunluğundaydı; bu, ortalama bir yenidoğanın çok ötesinde bir boyuttu. Güçlü, uyanık ve tamamen sağlıklıydı.
Doktorlar daha sonra Nina’nın gebelik diyabetinin, bebeğinin alışılmadık derecede iri olmasına muhtemelen katkıda bulunduğu sonucuna vardılar. Tedavi planını dikkatlice uygulamış olmasına rağmen, gebelik diyabeti bazen bebeklerin beklenenden daha büyük büyümesine neden olabilir. Neyse ki hem kendisi hem de oğlu ciddi komplikasyonlar yaşamadan atlattılar.
Şimdi, haftalar sonra, Nina iyileşiyor ve anne olarak yeni hayatına alışıyor. Vücudu hâlâ zorlu doğumun acısını çekiyor ama kalbi dolu dolu. Bebeğini her kucağına aldığında, ne kadar güçlü ve yetenekli olduğunu hatırlıyor. Hikâyesi tıbbi bir mucizeden çok daha fazlası; her annenin içinde var olan dayanıklılık ve gücün bir kanıtı.
Geriye dönüp baktığında, Nina hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini söylüyor. Zorluklara, korkuya ve acıya rağmen, oğlunu kucağına almanın verdiği mutluluk her şeye değiyor. Anneliğe uzanan yolculuğu olağanüstü olsa da, aynı zamanda son derece insani; sevgi, cesaret ve kırılmaz bir bağla dolu.
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..