Neden üzerinde tahta koyulur
Cenazeyi kabre, bayan ve gayri müslimler hariç ölenin mahrem ve yakınlarının indirmesi sünnettir. Buna imkân bulunamazsa bu vazifiyeti yabancı kişiler da yapabilir. Cenazenin kabre, “Tanrı’ın adıyla ve Resûlullah’ın dini üzere” manasına gelen ”بسم الله وعلى ملة رسول الله“ duasıyla konması, yüzü kıble yönüne çevrilerek sağ yanı üzere yatırılması lüzumir. Öyle ki, cenazenin bu biçimde yatırılmadığı sonradan farkedilse üzeri toprakla tamamiyle örtülmedikçe açılarak düzeltilir. Şâfiî ve Hanbelîler’e göre toprakla örtme sonuçlanmış olsa bile kabrin gene açılıp düzeltilmesi icap eder. Kabre yerleştirilen cenazenin kefen bağları çözülür; üstüne tahta, kerpiç, kuru ot, kamış vb. örtülerek atılacak toprağın direk cenazeyle ilişkisi önlenir. Cenaze ile eş güdümlü kabre diğer bir eşyanın konması, hem de kabrin ya da cenazenin özel durumundan kaynaklanan mâkul bir sebep bulunmadığı prosese cenazenin tabutla gömülmesi mekruh görülmüştür. Tabutla gömme, lüzum ölenin toprakla ilişkisina, vakit amacıylade çürüyüp toprağa karışmasına engel olması, lüzumse israf ve gösterişe, daha geniş yer işgaline yol açması namacıylaiyle hoş karşılanmamıştır. Ölünün mumyalanarak gömülmesi de aynı mahiyettedir. Deniz yolculuğunda ölen kimsenin, karaya götürülmesi imkânı bulunmadığı takdirde batması sağlanacak biçimde denize bırakılması câizdir; bu prosedür onun ile alakalı defin sayılır. Fakat imkân bulunduğu ölçüde cenazenin karada toprağa verilmesi teşvik edilmiştir. Büyük olsun ufak olsun, ölen kimsenin öldüğü yere değil mezarlığa gömülmesi lüzumir. Öldüğü yere gömülmenin yalnızca peygamberlere mahsus bulunduğu belirtildiği gibi (İbn Âbidîn, I, 600) mezarlığın ziyaretçiler amacıyla ibret vesilesi olacağı, ölüler amacıyla de hayır ve rAhmetle anılmaya sebep teşkil edeceği ifade edilmiştir. Cenazenin gece gömülmesi de olası olmakla eş güdümlü gündüz defnedilmesi teşvik edilmiştir. Definde aslolan bir kabre bir bireyin gömülmesidir. Fakat lüzumsinim duyulduğunda, aralarına toprak konarak aniden çok kimse de bir kabre gömülebilir. Önceden ölü gömülmüş kabre kemikleri çürümüşse gene defin yapılabilir. Şimdilik çürümemiş kemikler varsa onlar da yeni cenaze ile eş güdümlü ve araları toprakla ayrılarak gömülür. Bu kemiklerin diğer yere götürülmesi doğru olmaz. Defnedilen cenazenin daha sonra alınıp diğer yere nakli de fakat birtakım mezheplerce ve belli şartlarda câiz görülmüştür. Cenaze kabre konulduktan sonra orada bulunanlardan her birinin, topraktan geldiğini, gene toprağa döneceğini ve ikinci defa gene topraktan çıkarılarak haşrolunacağını hatırlayarak kabre toprak atması, definden sonra ölü amacıyla dua edip Kur’an okuması müstehaptır. Şâfiî’ye göre kabir yer seviyesinde, çoklığı meydana getiren diğer fakihlere göre ise yerden bir karış yükseklikte bir tümsek şeklinde doldurulur. Kabri tespit etmek amacıyla baş ve ayak kısmına ağaç, taş vb. dikilmesi, bunun üstüne ölünün isminin makalelması, kabir ve etraf düzenlemesi yapılması hoş görülebilir. Fakat bu hususta da itidal ve sadeliği korumak, israf ve gösterişe kaçmamak, malzeme ve mekânı ölçülü kullanmak temeltır. Kabir üstüne bina, türbe, kubbe vb. yapmanın, isim dışında âyet ve hadis dahil makale yazmanın fakihler doğrultusundan hoş karşılanmayıp mekruh ya da haram olarak görülmesi, hem bu lüzumçelerle, hem de ölülere saygı gösterirken tevhid inancının ihlâl edilmemesi ilkesiyle izah edilebilir Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz.