Duruşu uykulu değil, çökmüş gibiydi. Ya yanılıyorsam? Ya uzaklaşırsam ve o burada, tek başına ölürse?
Bu düşünce, düzenli ve sessiz hayatına istenmeyen bir davetsiz misafirdi. Buz gibi havada yükselen hüsran dolu bir iç çekişle geri döndü. Kalın paltosundan sızan soğukla, yanına diz çökerek omzuna dokundu. “Hey! Sen! Beni duyabiliyor musun?” diye sordu, sesi keskindi.
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..