enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

Soğuk, gri bir sabahın sürükleyici sessizliği mezarlığın üzerine çökmüştü

— Bu tabutta yatan benim oğlum değil — demişti, sesi ürkütücü bir sakinlikle, ikna imkânsızlığının yankısıyla.
“Yas tutmak,” dediler. “Kabullenemiyorsun.” Ama o inatla direniyordu. İçinde bir his vardı, kelimelere dönüşmeyen ve yıllarca yankılanacak türden bir his: O, orada değildi.
Ve sonra tören başladı. Rahip dualarını ağırlıktan daha ağır bir tonla okuyordu. Tabut temizlendi, çakmalar vurulacaktı ki kadın birden irkildi. Önce kimse ne olduğunu anlayamadı. Kadının ayakları tören alanına atıldı, yüzü buz kesildi, mavi palto parlak bir damla gibi duruyordu karanlığın içinde. O an herkes nefesini tuttu.
Kadının elleri titremiyordu — o kadar netti ki kas gücüyle beslendiğini anlıyordunuz. Siyah çantayı yere bıraktı, ardından metal bir balta çıktı. Kalın, soğuk taneciklerini bile hissedebildiğiniz şey, gömülmeyen bir öfke gibiydi. İlk darbe geldi: tabut kapağı çatladı. Tahta parçaları etrafa saçıldı; ikinci darbe geldi ve tabut neredeyse ortadan ikiye bölündü.
O andaki sessizlik, bir an için zamanı durdurdu. İnsanlar şoktaydı. Dua eden rahip gözlerini yere eğdi, sessizce yok olmak istercesine. Derken bir çığlık yükseldi:
— Boş!
Kalabalık panikle karışık bir kıpırdanmayla hareketlendi. Bazıları geriye adım attı, bazıları ellerini ağızlarına kapadı. Kadın, baltayı hâlâ sıkı sıkı tutuyordu. Dudakları titremeden söyledi:
— Size demiştim… O burada değil.
İşte o anda mezarlık görevlisi kıyafetleri giymiş ince bir adam, kalabalığın arasından göz kırparak ilerledi. Titreyen sesiyle söyledi:
— Ceset… geceleri taşındı. İki kişi geldi. Belgeleri vardı. Başka bir şehir morguna götürüleceğini söylediler. Ben… bu şekilde olacağını bilmiyordum…
Sözcüklerin soğuk ve sarsıcı etkisi herkesi kuduran bir rüzgâr gibi delip geçti. Ceset nereye götürülmüştü? Kimdi o iki gizemli kişi? Ve ne için?
Polis kısa sürede geldi, sorgulamalar başladı. Fakat en kırıcı gerçek daha sonra ortaya çıktı: morg kayıtlarında böyle bir nakil yoktu. Evraklarda oğlunun adı yerine “hata nedeniyle imha” ibaresi yazılmıştı. Bu, birinin ölüm sonrasındaki varlığını bile silmeye çalıştığını gösteriyordu.
Kadın, tabut kapağından kopan bir parçayı titreyen elleriyle tutuyordu. Gözlerinde artık kurtuluş yerine bir yıkım değil, kararlı bir inat vardı. Düşünüyordum o anda: Eğer o hayattaysa — onu bulacak. Eğer yoksa — ona bile huzur vermeyenleri bulacak.

Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..
error: Content is protected !!