
Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı Duyurdu
T.C. İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) duyurdu.Depremin derinliği 10 km olarak kaydedildi.Depremden etkilenen yerleşim alanlarında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ekipleri tarafından hasar tespit, defterdarlık ekipleri tarafından ise zarar tespit çalışmalarına devam ediliyor.Büyüklüğü de açıklandı..…Us-ttekı Re-sımden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..

Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı Duyurdu
AFAD’ın Amerikan X şirketinin sosyal medya platformundaki hesabından yapılan açıklamada, 10 Ağustos’ta Sındırgı ilçesinde meydana gelen depremin ardından, devletin ilgili tüm kurum ve kuruluşlarının AFAD koordinasyonunda gerçekleştirilen Türkiye Afet Müdahale Planı’nın (TAMP) etkin müdahale sonucunda tamamlandığı belirtildi.
Bölgede iyileştirme çalışmalarının TASİP kapsamında aralıksız devam ettiği ifade edilen açıklamada, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un, AFAD Başkanı Ali Hamza Pehlivan, Balıkesir Valisi İsmail Ustaoğlu, milletvekilleri ve ilgili kurum temsilcileri ile birlikte Sındırgı’da koordinasyon toplantısı gerçekleştirdiği aktarıldı.
Merkez mahalleler, Alacaatlı ve Kerpit köylerinde incelemelerde bulunulduğu ve devam eden iyileştirme çalışmaları hakkında vatandaşların bilgilendirildiği vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Depremden etkilenen yerleşim alanlarında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ekipleri tarafından hasar tespit, defterdarlık ekipleri tarafından ise zarar tespit çalışmalarına devam ediliyor. AFAD ekiplerimiz tarafından vatandaşlarımızın barınma ihtiyacını karşılamak üzere uygun alanlar tespit edilerek konteyner kurulumuna hızlıca başlandı.”Litosferin altında Astenosfer denilen yumuşak Üst Manto bulunmaktadır.Burada oluşan kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile, litosfer parçalanmakta ve birçok “Levha”lara bölünmektedir. Üst Manto’da oluşan konveksiyon akımları, çekirdekte meydana gelen radyoaktif parçalanmalar sonucu açığa çıkan yüksek ısı nedeni ile oluşmaktadır. Konveksiyon akımları yukarılara yükseldikçe litosferde gerilmelere ve daha sonra da zayıf zonların kırılmasıyla levhaların oluşmasına neden olmaktadır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler.
Konveksiyon akımlarının yükseldiği yerlerde levhalar birbirlerinden uzaklaşmakta ve buradan çıkan sıcak magmada okyanus ortası sırtlarını oluşturmaktadır. Levhaların birbirlerine değdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen levhalardan biri aşağıya Manto’ya batmakta ve eriyerek yitme zonlarını (dalma-batma zonları) oluşturmaktadır. Konveksiyon akımlarının neden olduğu bu döngü, litosferin altında devam edip gitmektedir.
İşte yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada meydana gelen depremlerin büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde gelişmektedir.
Yukarıda, yerkabuğunu oluşturan “Levha”ların, Astenosferdeki konveksiyon akımları nedeniyle hareket halinde olduklarını ve bu nedenle birbirlerini ittiklerini veya birbirlerinden açıldıklarını ve bu olayların meydana geldiği zonların da deprem bölgelerini oluşturduğunu söylemistik.
Birbirlerini iten ya da diğerinin altına dalan iki levha arasında, harekete engel olan bir sürtünme kuvveti vardır. Bir levhanın hareket edebilmesi için bu sürtünme kuvvetinin giderilmesi gerekir.
İtilmekte olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok niteliğindedir. Sonunda çok uzaklara kadar yayılabilen deprem (sarsıntı) dalgaları ortaya çıkar. Bu dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin oluş yönünden uzaklaştıkça enerjisi azalarak yayılır. Bu sırada yeryüzünde, bazen gözle görülebilen, kilometrelerce uzanabilen ve “Fay” adı verilen kırıklar oluşabilir. Bu kırıklar bazen yeryüzünde gözlenemez, yüzey örtüsü ile üzerlenmiş olabilir. Bazen de eski bir depremden oluşmuş ve yerüzüne kadar çıkmış, ancak zamanla örtülmüş bir fay yeniden hareket edebilir.
Depremlerinin olusumu “Elastik Sıçrama” (Elastic Rebound) teorisi ile açıklanır. Bu teoriye göre, herhangibir noktada, zamana bağımlı olarak, yavaş yavaş oluşan birim deformasyon birikiminin elastik olarak depoladığı enerji, kritik bir değere eriştiğinde, fay düzlemi boyunca var olan sürtünme kuvvetini yenerek, fay çizgisinin her iki tarafındaki kayaç bloklarının birbirine göreli hareketlerini oluşturmaktadır. Bu olay ani yer değiştirme hareketidir. Bu ani yer değiştirmeler ise bir noktada biriken birim deformasyon enerjisinin açığa çıkması, boşalması, diğer bir deyişle mekanik enerjiye dönüşmesi ile ve sonuç olarak yer katmanlarının kırılma ve yırtılma hareketi ile olmaktadır.