İlk anda neye uğradığımı şaşırdım. Kalbim hızla çarpmaya başladı, elimdeki bardağı neredeyse düşürecektim. Kimden geldiğini sorgulamaya bile fırsat bulamadan içimde garip bir sezgi oluştu. Bu mesajın şaka olmadığını biliyordum. Sessiz kalmalı ve dikkat çekmeden hareket etmeliydim. Derin bir nefes aldım, yüzüme normal bir ifade yerleştirdim ve kimseye fark ettirmeden masadan kalktım. Bahçeden çıkıp sokağa doğru yürüdüm.
Dakikalar bile geçmeden siren sesleri duyuldu. Sokak başında beliren polis araçlarının ışıkları geceyi yararak ilerledi. Ben kenara çekilmiş, olup biteni şaşkınlıkla izlerken araçlar doğrudan gelinimin evine yöneldi. Kapılar sertçe açıldı, üniformalı görevliler hızla içeri girdi.
O an mesajın sebebini hâlâ tam olarak bilmiyordum, ama içimde güçlü bir his vardı: eğer orada kalsaydım, beni de içine çekecek bir şey yaşanacaktı. Sessizce uzaklaşmamı sağlayan o uyarı, belki de beni büyük bir beladan kurtarmıştı. Ailemin kahkahaları yerini kargaşaya bırakırken, ben yalnızca şunu düşünüyordum: “Bunu kim gönderdi… ve içeride gerçekten ne oluyordu?”
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..