Kocam ve ben iki çocuğumuz için bir bebek bakıcısı tuttuk çünkü iş durmadan devam ediyor. Her şey yolunda gözüküyordu… düne kadar.
Eve akşam 6’da geldim ve bebek bakıcısını ıslak saçlarıyla gördüm. Çocuklardan birinin üzerine süt döktüğünü ve onlar uyurken duş almak zorunda olduğunu söyledi.
Ama sonra başka bir şey daha fark ettim – kocam da evdeydi. İşte olması gerekiyordu.
İçgüdülerim hemen bana bir şeylerin yanlış olduğunu söyledi. Ertesi sabah eski dadı kameramızı çıkardım ve dışarı çıkmadan önce gizlice oturma odasına kurdum.Bir saatten az bir süre sonra, yayını kontrol ettim… ve “iş için çıkan” kocamı eve gizlice girerken gördüm.
Görüntü dondu, parmaklarım ekranı sıktı. Saat 09:47’ydi. Kocam, kapşonlu bir sweatshirt giymiş, dikkatli adımlarla içeri süzülüyordu. Ayakkabılarının çıkardığı sesi bile bastırmak istercesine halının kenarlarını takip etti. Ardından… o dadı. Saçları hâlâ hafif nemliydi. Odaya girdiğinde kocama gülümsedi.
O an, içimde bir şey kırıldı. Sessizce ama keskin. Sanki boğazıma cam dolmuş gibiydi. İki çocuk odasında masum masum uyurken, ben işte ter dökerken… Onlar burada hayatımı çiğneyip geçmişlerdi.
O gece eve geldim. Sanki hiçbir şey olmamış gibi davrandım. Gülümsemem donuktu. Kocam yorgun numarası yapıp erken yattı. Ben ise oturma odasında oturdum. O kamerayı tekrar açtım.
Ama bu kez kayıtların gerisine gittim.
Son üç haftayı…
Her hafta, aynı gün. Aynı saat. Aynı buluşma. Yüzler, fısıltılar, sırlar…
Ve en acı olanı: dadının çocukları benim gibi öpmesi.
Onları benim gibi yatırması.
Sanki benim yerime geçmeye hazırlanıyormuş gibi…
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..