Beni Buraya Getirdiklerinde
O gece sabaha kadar uyuyamadım. Mustafa… Gerçekten o muydu? Nasıl olur? Kaç sene geçti üzerinden? Yoksa birisi bana acıyıp kötü bir şaka mı yapıyordu? Düşünceler beynimi kemirirken sabahın ilk ışıklarıyla hemşireler gene odama girdiler. Yataktan doğrulmamıştım bile. “Teyze, iyi misin? Çok dalgın görünüyorsun.” Ne diyebilirdim ki? “İyiyim kızım,” dedim kısık bir sesle. Ama hiç iyi değildim. Saatler geçtikçe heyecanım artıyordu. Kapıya her geleni gözlüyordum. Nihayet öğleden sonra huzurevinin bahçesinde bir araba durdu. Kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu. Kapı açıldı, arabadan bir baston ve sonrasında bir çift eski ama kuvvetli ayak göründü. Yavaşça artan baş, senesinin çizgileriyle dolu ama gözleri hâlâ ışıl ışıl olan Mustafa’ya aitti. Göz göze geldik. O an ne yaşlandığımızı ne de geride bıraktığımız seneları düşündüm. Yalnızca gözlerindeki o tanıdık şefkatle dolu bakışı hissettim. Mustafa titrek bir sesle, “Hazır mısın?” dedi. Benim cevabım ise gözyaşlarımın arasına sıkışmış bir tebessümdü. “Seni bekliyordum, Mustafa…”