Duyulan her kelime, kalplerde taş kırıyor gibiydi; öylesine yoğun ve öylesine gerçek. O an, herkes tüyleri diken diken oldu. Gözyaşlarına hâkim olamayanlar ellerini yüzlerine götürüp sessizce ağlamaya başladı. Cenaze töreni, artık sıradan bir veda değildi; ruhu yırtılan bir kalbin, “artık yalnız değilim” diyerek konuştuğu an… Dokunaklı ve sarsıcı bir bağ.
O küçücük “hala hissedebiliyorum” cümlesi, insanların yüreğindeki farklı acıları bir araya getirmişti; bir anda herkes, kaybettiği bir sevginin kokusunu yeniden soludu. Salon, aynı anda hem ağırlaşan bir korku hem de derin bir umut denizine dönüştü. Çünkü orada, sevginin ölüme meydan okuyabileceğini gösteren bir gerçek yaşanıyordu.
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..