Eti genellikle hep aynı güvenilir süpermarketten alırım. Satıcıları ve kalitesini biliyorum; hiçbir sorun yaşamadım. Ama o gün eve dönerken başka bir markete uğradım. “Sorun değil, et her yerde ettir.” diye düşündüm. Akşam yemeği için hiç düşünmeden bir parça dana eti aldım.
Akşam, hazırlarken eti her zamanki gibi suun altında duruladım. Aniden tuhaf bir şey hissettim: liflerin içinde sert, yabancı bir cisim fark ettim. İlk başta kemik veya tendon parçası sandım ama daha derine indiğimde bambaşka bir şey olduğunu gördüm… Parmaklarımın ucuna gelen şey, ne bir kemik ne de bir kıkırdaktı. Soğuk, plastik gibi bir yüzeye sahipti. Eti dikkatlice kestim. İçinden, yaklaşık bir kibrit kutusu büyüklüğünde, metalimsi bir parça çıktı. Üzerinde ne olduğu belirsiz bir damga vardı. Ne yapacağımı bilemedim. Midem bulanmıştı.
O ana kadar eti aldığım markete güvenim sarsılmamıştı. Ama bu olay, o güvenin ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi bana. Hemen telefonu elime alıp fotoğraflar çektim, tarihi, saatini not ettim. Sabah ilk iş markete gitmeye karar verdim. O gece yemeği çöpe attım. İçim rahat etmedi. Hâlâ da etmiyor.
İnsan her zaman güvendiğini sandığı şeyleri bir anda sorgulamaya başlayabiliyor. O gün, et her yerde et değildi. Ve ben artık bunu unutmam.
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..