Havaalanı kalabalık, tıklım tıklım… Yabancı bir şehirde, yepyeni bir hayata başlamak için adımlarını atan genç kadın, kucağındaki yeni doğan bebeğiyle uzun bir bekleyişin ardından terminalde duruyordu. Her şey bir şekilde sakin başlamıştı. O kadar ki, yüzündeki gerginlik bile gözle görünür değildi.
Birden bir yabancı yaklaştı. Yaşlı, kısa boylu ve gri bir takım elbise giymişti. Yüzünde derin çizgiler vardı; gözleri ise sanki yıllardır hiçbir şey görmemiş gibi boş, derindi.
Kadın, yabancıyı fark ettiğinde içindeki bir şey sanki titreşmeye başladı. Yavaşça başını kaldırdı, göz göze geldiler. Yabancı hafifçe gülümsedi, fakat o gülümseme… Sanki tanıdık bir şeyleri hatırlatıyordu.
Kadın, bir an her şeyin normale döneceğini düşündü. Ama sonra bir şey oldu. Aniden nefesi hızlandı. Ellerindeki bebek daha da ağırlaştı sanki, vücudu irkilerek birden titremeye başladı. Gözleri panikle açıldı, boğazından bir çığlık çıkacak gibi oldu ama sesini çıkaramadı.
Ve sonra, durduk yere gözlerinden yaşlar süzüldü. Birden yere diz çökmeye başladı, elleriyle karnını kavradı, o an bebek ağlamaya başladı.
Polisler koşarak geldiler, kadının durumu normal değildi. Hemen elinden bebeği aldılar, ama bebek korkunç bir şekilde çığlık atmaya başladı. O sırada, kadının ağzından tek bir kelime döküldü:
— “Beni bırakın… O benim değil.”
Her şey bir anda değişti. Polisler kadını tutarken, yabancı gülümsedi. Yavaşça arkasını döndü, ve bir adım daha attı. O andan itibaren, bir sırra daha tanık olunacaktı. Ama o sır, her şeyin ötesindeydi.
Bebeğin kimliği, kadının geçmişi ve yabancının rolü üzerine bir gizem yaratmak mümkün. Ayrıca, bu sahnenin devamında gizli bir örgüt ya da doğaüstü bir unsur ekleyebiliriz. Hangi yönde ilerlemeyi istersin?
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..