Mahalleye yeni taşınmıştım ve etrafı keşfetmeye çalışıyordum. Fakat çarpıcı bir sahne beni hep duraklatıyordu: Bir golden retriever, yağmur suyu ızgarasının üzerinde sabitlenmiş gibi oturuyor, aşağı yoğun bir dikkatle bakıyor, bazen titrek bir hırıltı, bazen ani bir havlama ile hâlâ orada olduğunu hatırlatıyordu.
Bir gün kasaptan aldığım et paketini taşırken köpekle karşılaştım — yine aynı yerde, kıpırtısız bir bekleyiş içinde. Ellerim titreyerek, paketten bir kemik çıkardım ve ona uzattım. Heyecanla kemik kapmak yerine, usulca alıp koşarcasına ızgaraya götürdü; oradan dikkatlice aşağı doğru bıraktı. İçimde bir şeyler ürperdi: Kime verir, neden öyle yapar…
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..