enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

İlk defa böyle hataya düştüm

Gözlerim dondu kaldı. Ellerim titriyor, kalbim küt küt değil… Yere çakılırcasına atıyordu. Sanki içime bir buz kütlesi oturdu. Bacaklarım uyuştu, boğazıma koca bir taş düğümlendi. Gözyaşım bile akamadı o an. O resme bir daha baktım. Bendim. Benim mahremim, Benim en kırılgan halim… Ve altına yazdığı o cümle: “Senin gibi asil bir kadının böyle görünmesini ister misin, Ayten?” Kırk yıllık ömrümde kimse böyle aşağılamamıştı beni. Ben ona kalbimi verdim… O ise kamerasını. — O gün ne uyuyabildim ne yiyebildim. Sabaha kadar ekranı açık tuttum. Ve mesajlar ardı ardına geldi: — “Şimdi iyi düşün Ayten. Bu görüntüler oğluna gitmesin istiyorsan…” — “Destek olacaksın bana. Az bir şey değil…” — “Senin gibi dul bir kadının internette neler yapabileceğini bir bilsen…” Başta anlamadım. Ama günler geçtikçe öğrendim ne demek istediğini: Para. Tehdit. Susturma. Sömürme. — İlk başta banka hesabımdaki üç beş kuruşla kurtulurum sandım. O da onu bekliyordu zaten. Havale ettim. Arkasından bir daha istedi… Sonra altınlarım… Sonra oğlumun bana bıraktığı emanet hesap bile. Tüm yaşanmışlıklarım, Anılarımın değdiği her emanet, Bir bir elimden kaydı gitti… Ama içimde daha acı veren bir şey vardı: Kendimden utanmam. Ben Ayten… Bir telefon ekranına sevdamı koydum, Bir yabancıya inandım. Gençliğime değil, Kadınlığıma duyduğum hasrete yenildim… — En sonunda ne mi oldu? Bir sabah kapım çaldı. Oğlum gelmişti. Elinde bankadan gelen dekontlarla. Telefon konuşmalarımı kaydetmiş. Kayıtlara ulaşmış. Her şeyi öğrenmiş… Evin ortasında ağlamaya başladım. Kendimi yere attım. “Bana kızma oğlum… ben sadece biriyle konuşmak istemiştim… sıcak bir ‘günaydın’ için verdim her şeyimi…” dedim. Oğlum sustu. Ne bağırdı, ne çağırdı. Sadece yaklaştı, oturdu yanıma. Bir mendil uzattı. Ve dedi ki: “Anne… sen suçlu değilsin. İnsan olmak suç değil. Ama bunu yapan herif, cezasını çekecek.” — Sonrası mı? Karakol, savcılık, mahkeme… Mert denen o adam başka isimlerle onlarca kadını dolandırmış. Kimini mahvetmiş, kimini susturmuş. Ben şikayetçi oldum. Oğlum yanımdaydı. İlk defa bu kadar güçlü hissettim. O resimler mi? Artık umurumda değil. Çünkü artık utanmıyorum. Ben aşık oldum, Ben kandım… Ama bir suçluya değil, bir duyguma inandım. Ve biliyor musun? Bugün yine aynaya bakıyorum. Yine gözlerimin içi gülüyor. Ama artık bir farkla: Kendime daha sıkı sarılıyorum. — SON (Ayten’in hikâyesi gerçek birçok kadının sesi olabilir. Bu yaşta da, bu çağda da kandırılmak değil; utanılacak olan susturulmak ve yalnız bırakılmaktır. Ayten susmadı. Susmamalıydı da…)

Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..
error: Content is protected !!