Karım ve kızım için buketler almak üzere bir çiçekçiye girdim. Zaten birini seçmiştim ki girişte aniden yaşlı bir adam gördüm.
Eski moda bir yağmurluk, kırışık pantolon, çizmeler, yağmurluğun altında sade bir gömlek.
Evsiz birine benzemiyordu. Sadece fakirdi. Ama aynı zamanda şaşırtıcı derecede temiz ve gururluydu.
Genç bir kız olan bir satış elemanı yaşlı adama yaklaştı. Ona bakmadı bile, hemen konuşmaya başladı:
— Burada ne duruyorsun, dede? Müşterileri rahatsız ediyorsun.
Yaşlı adam itiraz etmedi, sadece sessizce şöyle dedi:
— Affedersin kızım… Bir dal mimoza ne kadar?
Kız sinirlenerek sordu.
— Sen deli misin? Paran olmadığını görebiliyorum. Neden soruyorsun?
Yaşlı adam cebinden üç tane buruşuk onluk çıkardı ve dikkatlice sordu:
— Belki otuza bir şey bulabilirsin?
Satış elemanı paraya baktı, sırıttı ve sepetten neredeyse cansız bir mimoza sapı çıkardı – kırık, donuk.
– Al bakalım. Buradan defol.
Yaşlı adam dalı dikkatlice aldı ve sonra düşünceli bir şekilde düzeltmeye çalıştı. O anda yanağından aşağı bir gözyaşının nasıl aktığını fark ettim ve yüzünde öyle bir umutsuzluk yansıdı ki kendimi acı hissettim.
Zavallı yaşlı adama çok üzüldüm ve küstah, terbiyesiz satış elemanına bir ders vermeye karar verdim.
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..