enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

Kaynanam ilk evliliğimden olan kızımı kabul etmedi.

Marcus hayatıma bir sessizlik gibi girdi — gürültüsüz, ama her şeyi değiştiren bir sessizlik. İlk başta ona direnmeye çalıştım. Kalbimi yeniden açmanın ne kadar tehlikeli olduğunu bildiğimden değil, artık kalbimin çalıştığını bile unuttuğumdan. Ama Marcus, beklemesini bildi. Sabrıyla, küçük bir kuşun avuç içine konmasını bekleyen biri gibi yaklaştı bana. Ne daha fazlasını istedi, ne de azını kabullendi. Sadece beni, olduğum gibi beni görmek istedi.
Kızım Eliza, ilk başta temkinliydi. Marcus’un gülümsemelerine sadece başını sallayarak karşılık verir, sohbetten kaçardı. Ama Marcus, ona da sabır gösterdi. Bir akşam, Eliza hastayken sabaha kadar onun başında beklediğini gördüm. Ellerini onun alnına koymuş, kendi kızıymış gibi şefkatle fısıldıyordu: “Buradayım, iyileşeceksin.” İşte o an, içimde yıllardır taşıdığım bir korkunun çözülmeye başladığını hissettim.
Kaynanam? İlk başta Marcus’un ilgisini, bana duyduğu saygıyı sindiremedi. Onun gözünde hâlâ ‘ilk evliliğinden çocuklu bir kadın’dım. Eliza’ya yük demeyi bırakmadı. Ama sonra bir gün… bir sabah Eliza okula giderken yüksek ateşle yere yığıldı. O gün ne ben ne Marcus evdeydik. Eliza’nın yanında sadece kaynanam vardı. Korkuyla, panikle ambulansı aramış, Eliza’yı kucağına alıp battaniyeye sarmış. Hastaneye ulaştığımızda gözleri yaş içindeydi, elleri hâlâ titriyordu.
O günden sonra bir şeyler değişti. Kaynanam Eliza’ya “canım” demeye başladı. Çantasına gizlice sevdiği şekerlemeler koydu. Her gün “nasıl geçti okul?” diye sormaya başladı. Beni hâlâ tam anlamıyla kabullenmese de, en azından artık savaşı durdurmuştu.
Ben ise Marcus’a her geçen gün biraz daha güvendim. Onunla evlenmeye karar verdiğim gün, kendime şöyle dedim: “Bu defa geçmişin ağırlığını değil, geleceğin umudunu taşıyacaksın.”
Düğünümüz sade oldu. Eliza, beyaz elbisesiyle çiçekleri taşırken, gözleri parlıyordu. Artık bir ailesi vardı — dağınık, biraz yaralı, ama bir araya geldiğinde birbirine sarılmayı bilen bir aile.
Hayat hâlâ mükemmel değil. Bazen kırılmalar oluyor, çini hâlâ ince. Ama artık biliyorum, bazı şeyler kırıldığında da güzeldir. Ve sevgi… bazen en kalıcı olanı, en geç gelenidir.

Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..
Çeviri »
error: Content is protected !!