enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

Kullanılan Tahtaların Anlamı ve Sayısı.

Mezarlara Neden Tahta Konulur? İslam’da Defin Gelenekleri ve Hikmetleri
Ölüm, Yaratıcının bir emridir ve Türkiye ile İslam dünyasında cenazenin yıkanması ve defnedilmesi sırasında belirli ritüeller uygulanır. Cenazenin mezara yerleştirilmesi sırasında tahta kullanılması da bu ritüellerden biridir. Peki, mezara neden dokuz tahta konulur ve ölen kişinin mezarına neden tahta yerleştirilir? Bu soruların yanıtları, İslam dininin defin işlemlerine verdiği önemi ve bu geleneklerin ardındaki hikmetleri ortaya koyuyor.
Defin İşleminin Önemi ve Kökeni
Cenazeye karşı yerine getirilen görevler arasında yer alan defin işlemi, İslam’ın insana verdiği değeri gösteren dini bir vecibedir. Cenaze namazı gibi farz-ı kifaye niteliğinde olması, bu görevin her birey tarafından olmasa da toplum adına belirli bir grup veya kurum tarafından yerine getirilmesi gerektiğini vurgular.
Kur’an-ı Kerim’de, defin işleminin insanoğluna Allah tarafından öğretildiği anlatılır. Hz. Adem’in oğlunun, kardeşinin cesedini ne yapacağını Allah’ın gönderdiği bir karganın hareketlerinden öğrendiği ve “Yazıklar olsun bana, şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten de mi âciz kaldım!” dediği el-Maide Suresi’nin 31. ayetinde geçer. Başka ayetlerde de ölünün gömülmesi gereğine dolaylı olarak işaret edilir (Tâhâ 20/55; el-Mürselât 77/25-26; Abese 80/21-22).
Ölünün toprağa emanet edilmesinin çevre temizliği, sağlık, insanın saygınlığının korunması ve ölümü hatırlatma gibi birçok hikmet taşıdığı belirtilir. Aynı zamanda, geride kalanların ölüye karşı son görevini simgelediği ve ölen için de yeni bir hayatın başlangıcı olduğu için defnin şekil ve usulü, fıkıh kitaplarında ayrıntılı şekilde ele alınmıştır. Ancak bu konudaki mevcut bilgi ve usuller, esas ve amaçta aynı olmakla birlikte, yerel kültür ve geleneklerin farklılıkları nedeniyle zaman zaman çeşitlilik gösterebilmektedir.
Defin Adabı ve Tahta Kullanımının Nedeni
Cenaze hizmetlerinin ve naaşın defninin önemli bir sebep olmadıkça geciktirilmemesi gerektiği vurgulanır. Hz. Peygamber, cenazeye karşı görevlerin geciktirilmeden yerine getirilmesini tavsiye etmiştir (Şevkânî, IV, 79-80). Cenazenin sesli zikirle, Kur’an okuyarak veya gösterişle mezarlığa götürülmesi hoş karşılanmamış; sükûnet içinde, kalben zikir, dua ve tefekkürle takip edilmesi önerilmiştir. Mezarlığa varıldığında cenaze kabre indirilinceye kadar ayakta durmak, sonrasında ise oturmak sünnettir.
Kabir, genellikle 100-150 cm derinliğinde, kıble ile dik açı oluşturacak şekilde kazılır. Kabrin tabanı boyunca ve kıble tarafında naaşın sığdırılabileceği büyüklükte bir kısmın oyulması (lahit), toprağın doğrudan cenazenin üzerine atılmasını önlediği için daha uygun görülmüştür. Toprağın çok sert veya yumuşak olması nedeniyle buna imkân bulunamazsa, cenazenin kabrin tabanında uzunlamasına konması ve toprağın göçmesini önleyecek tedbirlerin alınması da yeterli kabul edilmiştir.
Cenazeyi kabre indirme görevi, kadın ve gayrimüslimler hariç, ölenin mahrem ve yakınlarına sünnet kılınmıştır. Buna imkan bulunamazsa yabancı şahıslar da bu görevi yapabilir. Cenazenin kabre, “Allah’ın adıyla ve Resûlullah’ın dini üzere” anlamına gelen “Bismillah ve alâ milleti Resûlillah” duasıyla konması, yüzü kıble tarafına çevrilerek sağ yanı üzere yatırılması gerekir. Öyle ki, cenazenin bu şekilde yatırılmadığı sonradan fark edilse, üzeri toprakla tamamen örtülmedikçe açılarak düzeltilir. Şafii ve Hanbeli mezheplerine göre ise toprakla örtme tamamlanmış olsa bile kabrin tekrar açılıp düzeltilmesi icap eder.
Kabre yerleştirilen cenazenin kefen bağları çözülür; üzerine tahta, kerpiç, kuru ot, kamış vb. örtülerek atılacak toprağın doğrudan cenazeyle teması önlenir. Bu, cenazenin zarar görmesini engellemek ve çürüme sürecinin doğal akışına bırakılmasını sağlamak içindir. Cenaze ile birlikte kabre başka bir eşyanın konması, hatta kabrin veya cenazenin özel durumundan kaynaklanan makul bir sebep bulunmadığı sürece cenazenin tabutla gömülmesi mekruh görülmüştür. Tabutla gömme, gerek ölenin toprakla temasına, zamanla çürüyüp toprağa karışmasına engel olması, gerekse israf ve gösterişe, daha geniş yer işgaline yol açması sebebiyle hoş karşılanmamıştır. Ölünün mumyalanarak gömülmesi de aynı mahiyettedir.
Bu defin ritüelleri, hem ölüye saygıyı hem de ahiret inancını yansıtan önemli dini ve kültürel pratiklerdir. Bu tür geleneklerin toplum üzerindeki etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..
error: Content is protected !!