Bu hikaye, geçmişte yaşanan hatalardan ders çıkarmamız gerektiğini hatırlatıyor. İnsan haklarına saygı duymak, vatan sevgisiyle yaşamak ve inançla direnmek hepimizin sorumluluğudur. Umarım tarihimizin acı dolu anıları gelecek nesillere birer ders olur ve insanlık daha aydınlık bir gelecek inşa eder. Namazını yenilemek isteyen bir gence, yaşlı bir mahkumun verdiği cevap hepimize büyük bir ders oldu.
Gardiyanların ayak sesleri koğuşun kapısında durdu ve yanlarında getirdikleri genç mahkumu içeri bıraktılar. Yeni gelen genç, koğuştaki diğer mahkumları selamladı ve gösterilen boş yere oturdu. Yorgun ve bitkin görünen genç, bir süre sessiz kaldıktan sonra yaşlı bir mahkumdan seccade istedi ve kıblenin yönünü sordu. Ardından ikindi namazını kıldı.
Namazı bittikten sonra genç, namaz kılmaya devam etti. Namazını tamamlayınca yaşlı adam yanına yaklaştı ve sordu:
“Nedir o fazladan kıldığın namaz? İkindi namazından sonra nafile namazı olmadığını biliyorsun, değil mi?”
Genç, sessizce “Kaza namazı,” diye cevap verdi.
Yaşlı adam merakla, “Ne zaman kazaya bırakmıştın?” diye sordu.
Gencin sesi titredi ve gözleri uzaklara daldı: “Gözaltındayken… tam yirmi dokuz gün.”
Yaşlı adamın sesi şaşkınlık ve merakla doluydu: “Yirmi dokuz gün mü? Tanrı aşkına, nasıl kaza edeceksin bu kadar namazı?”
Genç, yavaşça “Aslında namazlarımı kıldım,” dedi. “Bir tek vakit bile kaçırmadım, ama…”
“Ama ne?” diye sordu yaşlı adam.
“Ama namazın şartlarını eksiksiz yerine getiremedim,” diye devam etti genç. “Çoğu zaman abdest alamadım, teyemmüm etmek zorunda kaldım. Bazen toprak bile bulamadım, beton duvarı ya da demir kapıyı sıvazlayarak teyemmüm ettim. Bu kabul olur mu?”
Yaşlı adam duygulanarak, “Ne demek kabul olmaz, elbette kabul edilir,” dedi.
Gencin gözleri doldu ve sesi daha da kısıldı: “Kıbleyi de bilemiyordum, sordum ama cevap vermediler. Üstelik ellerim ve ayaklarım bağlıydı, rüku ve secde yapmak neredeyse imkansızdı.”
Yaşlı adamın gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı: “Oğlum, yine de senin kıldığın bu namazlar kabul edilir,” dedi.
Genç, gözyaşları içinde son bir soru sordu: “Ama amcacığım, gözaltında geçirdiğim yirmi dokuz günün on beşi tamamen çıplaktım… Yalvardım, bir külot bile verseler namazımı adam gibi kılsam diye. Ama vermediler… Bileklerimden asılıydım ve avret yerlerimi örtemedim. Bu şekilde kıldığım namazları kaza etmem gerekmez mi?”
Koğuşu derin bir sessizlik kapladı. Yaşlı adam, gence döndü ve gözyaşları içinde konuştu:
“Bana bak delikanlı! O namazları asla kaza etmeyeceksin! O namazları alıp Tanrı’nın huzuruna varacaksın ve ‘Tanrım, sana bunları getirdim’ diyeceksin… Bilir misin, belki de hayatında kıldığın en önemli namazlar, senin bu namazların olacak…”
Yaşlı adam duraksadı, gözlerinden yaşlar akıyordu. Gence dönüp sordu: “Adın ne senin, ne iş yaparsın, suçun neydi?”
Genç mahkum, başını kaldırarak cevap verdi:
“Adım: MUHSİN YAZICIOĞLU… Suçum: VATANI SEVMEK…”
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..