enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

O gün, otobüs şehirlerarası yolcu taşımaktaydı. Yorgun ama odaklanmış otobüs şöförü acele ediyordu

Güneşli bir yaz sabahıydı. İstanbul’un kalabalık bir caddesinde 145 numaralı şehirlerarası otobüs, Adapazarı’na doğru hareket etmek üzereydi. Yolcular yerlerine yerleşmiş, kimisi kulaklık takmış müzik dinliyor, kimisi kitap okuyordu. Otobüsün içinde sıradan bir yolculuğun sessizliği vardı… ta ki kahraman köpek Max’ın burnu bir kokuya takılana kadar.
Max, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde görevli, b-o-m-b-a arama köpeğiydi. Sahibinin adı Başkomiser Levent’ti. O gün, Max ve Levent bir eğitim tatbikatından dönüyorlardı ve kısa bir mola vermek için otogarda durmuşlardı. O sırada Max bir anda yönünü değiştirdi, kuyruğunu dikleştirip hızla otobüs peronuna doğru koşmaya başladı.
Başkomiser Levent ne olduğunu anlamadan peşine takıldı. Max, kalabalık arasında süzülerek 145 numaralı otobüsün içine daldı. Şoför şaşkınlıkla “Bu köpek de neyin nesi?” diye sorarken Max doğrudan arka koltukların altına yerleştirilmiş siyah bir sırt çantasının önünde durdu, havlamaya başladı. Sonra eğildi, yere yattı ve burnunu çantaya dayadı. Bu, Max’ın eğitiminde öğrendiği “burada bomba olabilir” sinyaliydi.
Levent hemen durumu fark etti. “Herkes sakin olsun! Otobüsü boşaltın! Hemen!” diye bağırdı. Panik başlamadan yolcular kontrollü bir şekilde dışarı alındı. Ekipler hızla olay yerine sevk edildi. Otobüs çevresinde güvenlik çemberi kuruldu. B-o-m-b-a imha uzmanları geldi ve çantayı incelediler.
Ne yazık ki Max’ın kokladığı çanta gerçekten bir tuzaktı. İçinde zaman ayarlı bir b-o-m–ba bulunuyordu ve sadece 15 dakika kalmıştı. Eğer Max o an oraya gitmeseydi, otobüs yola çıkacak ve birkaç kilometre sonra b-o-m–ba p-a-t–l-a-y–acaktı. İçinde 38 yolcunun olduğu otobüs paramparça olabilirdi.
B-o-m–ba etkisiz hale getirildiğinde herkes derin bir nefes aldı. O an orada olan herkesin yüzünde hem korkunun hem de minnettarlığın izleri vardı. Şoför, yolcular, güvenlik görevlileri… hepsi Max’a hayranlıkla bakıyordu. Küçük bir kız çocuğu Max’ın başını okşayıp “Sen süper kahramansın” dedi.
Olaydan birkaç gün sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde özel bir tören düzenlendi. Max’a “Üstün Cesaret ve Fedakârlık Madalyası” verildi. Törende bulunan otobüs yolcuları gözyaşları içinde Max’ı alkışladı. Herkes onun sadece bir köpek değil, hayat kurtaran bir kahraman olduğunu biliyordu.
Ve Max? O hâlâ burnunun peşinden gidiyor, sessizce çalışıyor ama kalplerde bir kahraman olarak yaşıyor…

Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..
Çeviri »
error: Content is protected !!