— Nereden geliyorsun?
— Hatırlamıyorum…
— Ailenden kimseyle irtibatın var mı?
— Hayır… kimse…
— İsmini biliyor musun?
— Bildiğimi sanmıyorum.
Yanıtlar tuhaftı; bazıları anlamsız, bazıları net. Memurun kuşkuları arttı. Olay yerine yakın sokaktaki güvenlik kamerası kayıtlarını istedi. Saatlerce izlemeden sonra, yaşlı adamın sadece amaçsızca dolaştığını, zaman zaman duraksadığını — bir şeyi hatırlamaya çalışır gibi olduğunu gördüler. Kameraların yardımıyla sonunda hangi evden çıktığını saptadılar.
Evde çalınan kapıya kimse cevap vermedi; sessizlik ağırdı. Memurlardan biri duraksadı:
— Belki yalnız yaşıyordur?
Ama genç memur tereddüt etmedi:
— Hayır. Kontrol edelim. Kapıyı açın.
Göğüs göğüse verdiği darbeyle açılan kapıdan içeri girdiklerinde, karşılarında yatan manzara herkesi sarsmıştı. Kanepede yatan yaşlı bir kadın, nefes almakta zorlanıyordu. Hayati tepkiler vermekte zorlanıyordu ama dudaklarından sessiz bir “yardım et” çabası okunuyordu.
Memur hemen ambulansı aradı. Her şey bir anda netleşti.
Adam, unutkanlıktan geçmişti—muhtemelen bunamadan muzdaripti. O sabah, karısı aniden fenalaşmıştı. Telefonu yeterince kullanamadığı için çaresizce yardım aramak amacıyla dışarıya çıkmış ama ne yapacağını, nereye gideceğini unutmuştu. Böylece saatlerce şehrin sokaklarında amaçsızca gezinmişti.
Geç kalınmış olsa da, sonunda karısının yardımına ulaştırmıştı onu.
Olaydan sonra memurlar vicdani duyarlılıklarını gösterdiler: Topluca katkı sağladılar ve yaşlı çifte bir bakım personeli tuttu.
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..