enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

Özlem Çerçioğlu Aydın

Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu AK Parti’ye Katıldı
Aydın’dan gelen sürpriz gelişme: CHP’den uzun yıllar boyunca siyaset yapan Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, 14 Ağustos 2025 tarihinde CHP’den istifa ederek AK Parti saflarına katıldı
Katılım Töreni ve İlk Açıklamalar
Katılım töreni, AK Parti’nin 24. kuruluş yıl dönümü etkinliğinde gerçekleştirildi. İlginç bir şekilde, Çerçioğlu’na rozet takma görevi Cumhurbaşkanı ve Parti Başkanı Erdoğan tarafından yerine getirilmedi; o rozet AK Parti’ye yeni katılan diğer belediye başkanlarına takıldı
Sahneye “Aydın’ın Topuklu Efe’si” olarak çağrılan Çerçioğlu, konuşmasına şöyle başladı:
“Aydın’a nasıl hizmet ettiysem, Sayın Cumhurbaşkanımın himayelerinde daha fazla hizmet edeceğime bir kere daha söz veriyorum. Yargıdan ve yargılanmaktan hiçbir zaman korkmadım. Alnım ak, başım dik… Benim tek derdim var: ülkeme ve Aydın’a hizmet etmek. Bundan sonra sizlerle ve Sayın Cumhurbaşkanımın himayesinde AK Parti çatısı altında hizmet etmeye devam edeceğim.”
Ayrıca AK Parti lideri Erdoğan, Çerçioğlu’na yönelik CHP’den gelen eleştirilere sert tepki göstererek: “Ahlaksızca, haysiyetsizce… AK Parti ailesinin yeni üyelerine saldıranlara ‘hadi oradan’ diyoruz.” sözleriyle savundu
Neden AK Parti’ye Geçti? Gerekçeler ve Yorumlar
• Parti içerisindeki sorunlar: Çerçioğlu’nun CHP ile aynı yolda yürümeye devam etmekte zorlanması, istifasının gerekçesi olarak gösterildi
• Yargı baskısı ve siyasi baskılar: Medyascope’ta Ruşen Çakır, CHP’li belediye başkanlarına yönelik yargı baskısı yapıldığı, bu baskıyı aşmak ya da ondan korunmak amacıyla bazı isimlerin AK Parti’ye geçebileceğini yorumladı
• CHP cephesinden sert tepkiler: CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek “Aydın’da insan içine çıkamayacağını herkes ona gösterecek” diyerek Çerçioğlu’na yönelik sert bir eleştiri yöneltti. Ayrıca, “helal oylarla seçilen birinin şahsi ikbal uğruna iktidara geçmesine” anlam verilemeyeceğini ifade etti
________________________________________
Haber Özeti Tablosu
Konu Detay
Kim bu? Özlem Çerçioğlu – Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı
Ne oldu? CHP’den AK Parti’ye geçti (14 Ağustos 2025)
Geçiş şekli AK Parti 24. kuruluş yıldönümü töreninde resmi katılım
Gerekçeler Parti içi sorunlar, yargı baskısı iddiaları, “hizmet etmek” gerekçesi
CHP tepkisi “Şahsi çıkar” ve “Aydın halkına ihanet” gibi sert eleştiriler
________________________________________
Genel Değerlendirme
Özlem Çerçioğlu’nun CHP’den istifa edip AK Parti’ye geçişi, Türkiye’de yerel siyasette dikkat çeken bir gelişme olarak öne çıkıyor. Gerekçelerin arasında belirtilen siyasi baskılar, yargısal süreçler ve hizmet odağındaki söylemler, bu taşın altındaki rollerin anlaşılması açısından önemli noktalar. CHP cephesinin tepkisi de, bu geçişin hem duygusal hem kurumsal olarak tartışmalı olduğunu gösteriyor.
Ruşen Çakır, CHP’li Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun AKP’ye katılacağı iddialarını değerlendirdi.
Yargı baskısının etkisi
Çakır, CHP’li belediyelere yönelik baskıları analiz etti:
“İktidar siyaseten yenemediği CHP’yi yargı eliyle, kıskaca alarak bir şekilde pes ettirmeye ya da içinden parçalar koparmaya çalışıyor.”
“Şu anda CHP’li belediyelerin büyük bir kısmının başına gelen ya da gelebilecek olan yargı baskısından kurtulmak amaçlı bir şey” yorumunu yapan Çakır, “AK Parti de bunları çok umursamıyor, hiç umursamıyor” dedi.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Bugün Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 24. kuruluş yıl dönümü. Zaman çok çabuk geçiyor. Hatırlıyorum, yerinde izlemiştim AKP’nin kuruluşunu. O zamandan bu zamana, zaten kurulduktan çok kısa bir süre sonra tek başına iktidara gelmiş bir hareket söz konusu ve lideri Recep Tayyip Erdoğan. Bugün yapılacak olan kutlamada, AKP yöneticileri ve Erdoğan’ın kendisi, yeni katılımlar olacağını söyledi.
Son dönemde bunu görüyoruz. AK Parti ya da AKP, hangisini tercih ederseniz edin, yakın dönemde birtakım belediye başkanlarını özellikle partisine aldı. Daha çok Yeniden Refah Partisi’nden isimler geldiler, ki bunların büyük bir kısmı zaten eski AKP’liydi, geri döndüler. Ama başka yerlerden de, şöyle söyleyeyim, nereden bulursa alan bir parti. Şimdi bugün özellikle Aydın’dan transferler bekleniyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, Cumhuriyet Halk Partisi’nden. Aynı zamanda Aydın’dan, Söke başta olmak üzere, 3 ya da 4 ilçenin belediyesinin de AK Parti’ye geçmesi bekleniyor.
Özlem Çerçioğlu olayı gerçekten ilginç bir olay. Çünkü şu ana kadar reddetmedi, muhtemelen katılıyor. Ankara’da, dediler CHP’liler. Belli ki tören için gitmiş ve açıkçası CHP’liler de buna çok fazla şaşırmıyorlar. Fakat profiline baktığımız zaman şaşılmayacak gibi değil. Şundan ki, kendisi ilk başta milletvekili oluyor. 32 yaşında genç bir kadın olarak Aydın’dan CHP milletvekili oluyor. Sonra, 2009 seçimlerinde – ki o zaman daha büyükşehir değil – CHP’den seçiliyor. CHP’nin ilk belediye başkanı ve Aydın’ın ilk kadın belediye başkanı. Arada büyükşehire dönüyor Aydın, 2012’de. 2014 seçimlerinde yine Çerçioğlu kazanıyor ve aynı zamanda ilk Büyükşehir Belediye Başkanı oluyor. 2019’da da kazandı, 2024’te de kazandı. Son seçimde %50’den fazla, neredeyse %51’e yakın oy aldı. Yani her iki seçmenden birinin oyunu aldı.
Ve bütün bu süreçte görüyoruz ki onun milletvekilliğinden itibaren hep Cumhuriyet Halk Partisi’nde ve kendisini Atatürkçü olarak sunan birisi. Lakabı da Topuklu Efe. Kendisiyle tanışmadım ama yıllardır biliyorum. Özellikle Aydın’da belli bir oy potansiyeli olan Kürt seçmeninin itibar etmediği bir isim olduğunu biliyorum. CHP ile HDP ya da DEM Parti değişik dönemlerde değişik ittifaklar yaparken Aydın genellikle hep sistem dışı kaldı. Kürt seçmenin oyunu almadı, almak için de bir çaba göstermedi. Siyasi olarak böyle bir duruşu olduğunu biliyorum.
Şimdi bu kadar sene, 4. döneminde, CHP ile bir şekilde özdeşleşmiş bir isim AK Parti’ye neden geçiyor? Normal şartlarda, eğer bugün çözüm süreci olmasaydı, büyük bir ihtimalle CHP’yi ve CHP yönetimini Atatürk çizgisinden sapmakla, “DEM’lenmekle” suçlardı büyük ihtimalle. Çünkü yakın zamana kadar biliyorsunuz, CHP’ye yönelik suçlamaların en başında gelen, DEM Parti ya da dünkü HDP ile bazı ittifak girişimleri ya da yakınlaşma girişimleri. Bu, birçok kişi için çok güçlü bir argüman ve bahane olmuştu.
Eğer süreç olmasaydı, eğer Devlet Bahçeli Abdullah Öcalan’ı meşrulaştırmasaydı herhalde CHP’den bugün AK Parti’ye geçecek olan bir siyasetçi, hele Büyükşehir Belediye Başkanı, bu argümanı kullanırdı. Şimdi hangi argümanı kullanacak? 19 Mart sürecine gönderme mi yapacak? Yani 19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere CHP’li belediye başkanlarına yönelik yolsuzluk, rüşvet suçlamalarını gerekçe gösterip kendisini onlardan ayrıştırmak mı isteyecek? Merakla bekliyorum açıkçası. Çünkü Aydın’la ilgili de, kendisiyle de ilgili birtakım iddialar zaten özellikle Aydın’daki yerel medya tarafından dile getirilen bir isim. Burada başlıktaki soruya gelelim: Neden böyle bir dönemde CHP’den AK Parti’ye geçer?
Bakıyoruz, kamuoyu araştırmalarında CHP birinci parti. Bazılarında değil, başa baş ama %30’un üzerinde oy alan bir CHP var. 31 Mart’ta büyük bir patlama yapmış bir CHP var. Yaşanan bütün baskılara rağmen ayakta duran, güçlü bir şekilde ayakta duran, haftada iki miting yapan bir CHP var. Ve siz böyle önü açık olan bir partiden, artık her geçen gün etkisi azalan bir partiye neden geçersiniz? Bu çok ciddi bir soru işareti.
Bunun cevabını birçok yerde aramak mümkün. Ama şunu söyleyeyim; daha 19 Mart olmadan önce, Beşiktaş Belediye Başkanı alındığı zaman yapılan mitingde orada gördüğüm bir şey vardı ve onu hatta yayınlarda usturuplu bir şekilde anlatmaya çalıştım. Orada benim gördüğüm, CHP’li belediye başkanlarının, ilçe ve il belediye başkanlarının bir moralsizliği vardı. Ve o, şöyle bir moralsizlik: “Rıza Bey’i, Beşiktaş’ta Rıza Akpolat’ı alanlar, yarın öbür gün benim kapımı da çalmaz mı?” Nitekim 19 Mart’ta Rıza Akpolat mitinginin baş konuşmacısı olan Ekrem İmamoğlu, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı, aday adayıydı o sırada, o bile alındı ve başka çok sayıda il ve ilçe belediye başkanı alındı.
İktidar, siyaseten yenemediği CHP’yi, yargı eliyle kıskaca alarak bir şekilde pes ettirmeye ya da içinden parçalar koparmaya çalışıyor. Buradaki olayın temel nedeni, çok açık söyleyeyim; yani şimdi dört dönem CHP’de belediye başkanlığı yapmış, onun öncesinde milletvekilliği yapmış birisinin – ki bütün bunlar AK Parti iktidarı döneminde – birdenbire CHP’nin kötü, AK Parti’nin iyi olduğunu anlamasının bir mantığı yok. Belki aradaki birtakım ilçe belediye başkanları içerisinde daha CHP ile ilişkisi yeni olanlar varsa, ki sanmıyorum, genellikle bu tür kişiler CHP’nin teşkilatından girenler olur. Burada tamamen gücün yanında yer alma tercihi var. Bugünün güçlüsü ama yarının güçlüsü olup olmayacağı belli olmayan…
Peki, AK Parti niye bu kişileri alıyor? Çünkü, bakıyoruz, dün yapılan açıklamalarda mesela Faruk Acar, Genel Başkan Yardımcısı, “AK Parti milletin partisidir ve bunu göreceksiniz. Katılımlarla göstereceğiz.” diyor. Söyleyebildiği en önemli husus bu. Peki katılanlar hangi özellikleriyle katılıyorlar? Bakın, AK Parti’nin ilk yıllarında, kuruluşundan itibaren AK Parti’ye değişik yerlerden çok insan katıldı. Alevilerden de, Kürtlerden de katılanlar oldu. Eski merkez sağdan katılanlar oldu. Merkez soldan katılanlar oldu. Onlar bir projeye inandılar ya da inanmış gibi yaptılar, öyle söyleyelim. Ve zamanla bunların hemen hemen hepsi tasfiye oldu. Ya kendileri ayrıldılar ya da Erdoğan tarafından etkisizleştirildiler. Ama o dönemdeki AK Parti’nin, ‘‘Milli Görüş gömleğini çıkarttık, biz yepyeni partiyiz, muhafazakar demokratız, Avrupa Birliği’ni istiyoruz’’ gibi birtakım argümanları vardı. Bugün AK Parti’nin bir vizyonu yok. Yani bir vizyon olur. “Türkiye Yüzyılı” diye söylediği bir şey var Erdoğan’ın, ne olduğunu hâlâ anlamış değiliz. En azından ben anlamadım. İnsanlar neye geliyor? Hangi vizyona geliyor? Hangi perspektife geliyor? Bu tamamen iktidar savaşları içerisinde güçlü-güçsüz meselesinde bir tercih.
Peki, AK Parti buna niye ihtiyaç duyuyor? Çünkü güçlü olduğunu göstermek istiyor. Siz sonuçta bir büyükşehir belediye başkanını 4. döneminde partisinden koparabiliyorsanız bir gücünüz var demektir, burası muhakkak. Sonuç olarak Özlem Çerçioğlu’nun ya da bir başkasının CHP’den kalkıp AK Parti’ye gitmesi CHP’ye tabii ki zarar verir. Belli bir yerden sonra “gitmesi iyi olur” diyen CHP’liler de var. O belki daha sonra olabilir ama ilk başta sonuç olarak psikolojik bir etki var. Denebilir ki, ‘‘Hani CHP iktidara yürüyordu. Aydın gibi bir yerin belediye başkanı niye AK Parti’ye geçiyor? Demek ki AK Parti’de hâlâ bir ışık görüyor.’’ O ışığı görüyor mu çok emin değilim. Ama şunu tahmin ediyorum; şu anda CHP’li belediyelerin büyük bir kısmının başına gelen ya da gelebilecek olan yargı eliyle devletin, iktidarın baskısından kurtulmak amaçlı bir şey. Ve AKP de bunları çok umursamıyor, hiç umursamıyor: ‘‘Gelsinler ve biz de hâlâ yıkılmadık, ayaktayız diyelim.’’ Tabii ki AK Parti’nin 24. yılında tamamen kendisini bu tür vitrin düzenlemelerine mahkum etmiş olması apayrı bir husus. Onu da bilahare konuşuruz.
Sonuçta iki taraf da memnun. CHP memnun değil gibi gözüküyor ama kısa ya da orta vadede CHP de pekâlâ bu tür kişilerden kurtulduğu için memnun olabilir. Bakın, benzer bir olay Hatay’da yaşanmıştı seçim öncesi. O kadar insan “Lütfü Savaş istemiyoruz, istemiyoruz” dediler. CHP yönetimi çok bocaladı ve Lütfü Savaş’ı gösterdi. Hem seçilemedi hem de ondan sonra CHP’nin yeni yönetimine yapmadığı kalmadı. Burada da belli ki birtakım isimler CHP’nin başına, ki başkaları da pekâlâ olabilir. Bugün başka birtakım CHP’li ve başka yerlerden belediye başkanları da görebiliriz. Ama tabii ki en önemli isim — iddialar doğruysa, ki doğruya benziyor — Özlem Çerçioğlu olacak. Onlar erdiler muratlarına diyelim, biz de olayı yorumlamaya devam edelim.
Peki bugünkü yayını kime ithaf ediyorum? İlk patronum Ercan Arıklı’ya. Ercan Arıklı gerçekten Türk medyasında bambaşka birisiydi. Kendisi daha önce birtakım gazeteler çıkartmaya çalışmış. Robert Kolej okuyup sonra Lozan’da okuyor ve gazetecilik, yayıncılık en büyük arzusu. Gelişim Yayınları, o zaman Levent’te bir yerdeydi, Gültepe’ye yakın bir yerde. Orada Larousse Ansiklopedisi‘ni basıyordu ve Erkekçe, Kadınca, Nokta gibi dergilerle dergi piyasasının en önemli gücüydü. Ve ben de 1985 Mayıs ayında üniversitede okurken Nokta dergisinde çalışmaya başladım. Ercan Arıklı o tarihte birbirinden farklı isimleri Nokta‘da ve diğer yerlerde, ama esas olarak Nokta‘da topluyordu. Özellikle sol harekete, solun değişik fraksiyonlarından gelme ama iyi okullarda okumuş isimlere çok büyük bir ilgisi vardı. Solcu olduğu için değil, asla öyle değildi ama onlardan çok istifade ediyordu. Onları çalıştırmaktan çok memnundu. Ben oraya gittiğimde benden yaşça büyük çok sayıda ismi olan insan vardı ve oraya genç birisi olarak 23 yaşında girdim. Kısa zamanda kendimce başarılı işler yaptım. Sonra bir gün Ercan Bey’in kapısını çaldım. Şey istedim, bir taltif, maaşıma ya da statüme yönelik. O yanaşmadı. Ben de istifa ettim. Çok kızdım, istifa ettim. Onu çok rahatsız ettiğini sanmıyorum benim istifamın. Yıllar sonra, bu olay 87’de galiba oluyor, daha sonra 2001 seçimlerinden sonra bir baktım Ercan Bey beni arıyor. Vatan Gazetesi vardı o sırada. Zafer Mutlu ve arkadaşları, Ercan Bey de onun kurucuları arasındaydı. Beni bizzat davet etti. Diğerleri beni biliyorlardı ama tanımıyorlardı. Ercan Bey beni Vatan Gazetesi‘ne çağırdı ve benim gazetecilik hayatımın en parlak dönemi bence Vatan Gazetesi. Kendimi o kadar özgür hissettiğim bir dönem, yani hem büyük medyada olup hem de özgür hissettiğim bir dönem yok. O anlamda yıllar sonra Ercan Bey’le — onun bana bir kırgınlığı yoktu belki ama benim vardı — barışmış olduk. Sonra Ercan Bey çok acı bir şekilde, bizim gazetenin yeri ana cadde üzerinde, Gayrettepe’ye giderken, karşıdan karşıya geçerken bir halk otobüsünün altında kaldı maalesef. 2003 yılı, yanılmıyorsam 2003 yılında hayatını kaybetti, Haziran ayında. 63 yaşındaymış, tam benim şu andaki yaşım. Ve Ercan Bey’in hayatında çok büyük bir dram vardı. Hepimiz bunu bilirdik ama konuşmazdık. Yıllar önce İsviçre’de yaşarken evlerinde hava gazı sızıntısı nedeniyle iki oğlu hayatını kaybetti. Eşi çok ağır yaralı bir şekilde kurtulmuş yıllar önce. Ve Ercan Bey de oğulları Giray ve Ali’nin yanına Zincirlikuyu’ya defnedildi. Ercan Bey’in şu anda Zincirlikuyu’da hemen yanında kim yatıyor? Sırrı Süreyya Önder. Çok ilginç. İki birbirinden farklı insan. Birisi alabildiğine, şöyle söyleyeyim bizim sol tabirle, burjuva. Çok iyi eğitimli, çok şık, her zaman şık, çok kibar. Bir diğeri de alabildiğine proleter, halk ağzıyla konuşan, kılık kıyafeti, hani rahmetli Sırrı için söylenecek en son şey ‘‘şık’’ olur. Şimdi yan yanalar. Hepsine, Ercan Bey’in çocuklarına da, Ercan Bey’e de ve tabii ki Sırrı’ya da tekrar rahmet diliyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..
error: Content is protected !!