Tayinlerle birçok il ilçe dolaştıktan sonra manisaya
Beni tedavi eden doktor temiz ve doğal bir ortamın bana iyi geldiğini, bu yüzden toprakla uğraşmam gerektiğini söyledi. İlerlemiş hastalığı hafifletmenin ve normale döndürmenin tek yolu buydu. Değilse…
Bu hastalığı çok fazla duyurmadan iyileşmek istiyordum, kimsenin bana acımasını istemiyordum, hastalığımla ilgili kimseye sıkıntı yaşatmak istemiyordum. Hastalığımdan altı ay sonra test sonuçlarını dinledikten sonra eve döndüğümde çantamı koridorda dururken buldum. Eşime sorduğumda yaşadıklarına çok şaşırdı. Yani eşim, ölümcül bir hastalığa yakalanmış bir kadınla hiçbir şey yapmak istemiyordu. Bir ay içinde de Marmaris’teki villasına giderek boşanma davası açacağını söyledi. Oturduğumuz evin sorumluluğu bana bırakıldı, Marmaris’teki evin sorumluluğu da ona bırakıldı. Daha hastalığın ciddiyetini anlamadan bu haber kalbime kurşun gibi çarptı. Ben bir şey söylemedim ama eşim boşanmaya kararlıydı. Bir ay içinde uyumsuzluk gibi bahaneler bulmak zorunda kaldım. Hasta olduğum için boşanmak benim için çok zor oldu. 28 yıllık eşim beni hiç beklemediğim büyük bir darbeyle karşı karşıya bıraktı. Zemin katta yaşıyorduk. Apartmanımın küçük bahçesine bakarken yaşadıklarımın sadece bir kabus olması için dua ettim ve sessiz gözyaşlarıyla Allah’a bana şifa ve sabır vermesi için yalvardım. O anda, Allah’ın bağışlaması sayesinde iyileşip normal bir hayata dönebileceğime dair büyük bir inançla doldum. Evimde küçük bir bahçe, tohumlar, çiçekler ve sebzeler benim yaşam sevincimdir. İşte buydu. Bu arada eşim evden çıkınca komşulara yazlık evi yenilediğini söyledi. Küçük bir çapa aldım ve çalışmaya başladım. İlk birkaç gün sadece 10 dakika içinde nefessiz kaldım, ancak zaman geçtikçe daha uzun süre nefessiz kaldım. 15 günde çapalamayı bitirdik, gübre aldık, toprağı ekime hazırladık. Komşular bile heyecanlanıp yardım etmeye başladı. Bahçeyi tohumlarla ve saksı çiçekleriyle doldurduk. Nisan ayında tohumlar filizlenmeye başladığında yaşadığım sevinci hiçbir zaman unutmayacağım. Boşanmaya ve yalnız yaşamaya alışmam bir aydan fazla sürdü. Bazen bazı insanların hastalıkları yüzünden eşleri tarafından terk edilip edilmediğini merak ediyordum. Bahçedeki yeşillik arttıkça daha enerjik olduğumu hissettim. Mayıs ortasında telefonla hastaneye gittim. Analizle ilgili olduğu için oraya gittiğimde hayatımın en büyük şokunu yaşadım. Eşim Manisa’ya giderken Sabunkuberi’nde trafik kazası geçirdi ve yoğun bakıma kaldırıldı. Mayıs 2010’un sıcak bir perşembe günü hayatımda bir dönüm noktası oldu. Doktorlar eşimin durumunun ciddi olduğunu ve her şeye hazırlıklı olmamız gerektiğini söyledi. Bu arada bana cep telefonunu verdiler. Saat 17.00 sıralarında eşimin telefonu çaldı. Arayan kişi avukattı ve eşim boşanma için vekaletname vermeye geleceğini söyledi, geç kaldığı için avukat ilgilendi ve aradı. Onun karısı olduğumu söylemedim. Ciddi bir kaza geçirdiğini, hastaneye kaldırıldığını ve telefonu kapattığını söyledim. Ama kafam karışmıştı. Bu kaza, eşimin boşanma davası için vekalet vermek üzere bana gelmesiyle gerçekleşti. Sadece “Bu Tanrı’nın takdiri” dedim. Hiçbir şey düşünemiyordum. Kimse boşanacağımızı bilmiyordu. Bu yüzden eşim iyileşene kadar kimseye söylemek istemedim. Eşim yoğun bakımdan çıktıktan sonra birçok ameliyat geçirdi ve tekerlekli sandalyeye mahkûm kaldı. Omurilik yaralanması nedeniyle felç ve beyin kanaması geçirdi. Hastaneden çıktıktan sonra onu evine götürdüm ve onunla ilgilenmeye başladım. Konuşamasa da yaptıklarından derin pişmanlık duyduğunu göstermeye çalışıyor, ara sıra gözlerinde pişmanlık gözyaşları akıyor. Eşimin boşanma davası açmak üzereyken kaza geçirdiğini ne çocuklarım ne de akrabalarım biliyor.