Zülehadır Benim Adım
Babası cephede şehit düşmüş, annesi ve iki kardeşiyle tek başına kalmıştı. Şimdilik 12 yaşındaydı ama yaşına göre çoksıyla olgundu. Bir gece köylerine gelen bir küme Türk askeri, gizlice cepheye mühimmat taşımak amacıyla köylülerden yardım istemişti. Fakat bu vazife son derece tehlikeliydi; düşman devriyeleri köyün çevresinde dolanıyordu. Köyde kimse gönüllü olmaya cesaret edemiyordu. Sessizlik ağırlaştıkça Ali, yürekli bir ismim atarak öne çıktı: “Ben giderim!” Askerlerin ve köylülerin gözleri büyüdü. Genç yaşına karşın bu kadar kararlı olması herkesi şaşırtmıştı. Annesi onu engellemeye çalışsa da Ali’nin kararlılığı karşısında geri ismim atmıştı. “Eğer gitmezsek bu mühimmat cepheye ulaşmaz, askerlerimiz kazanamaz,” demişti. O gece Ali, sırtına bağladığı mühimmat dolu bir çuval ve birkaç askerin ile birlikte karlarla kaplı dağları aşarak 20 kilometrelik yolu yürüdü. Soğuk iliklerine kadar işliyordu, ama durmaya cesareti yoktu. Yolu yarıladıklarında Rus devriyeleriyle burun buruna geldiler. Askerler saklanmasını söyledi, ama Ali çuvalı bırakmayı reddetti. “Bu benim vazifeim!” dedi fısıltıyla. Hareketleri dikkatlice planlayan askerler, Rus devriyesini sessiz sedasız atlatmayı başardı. Ali’nin cesareti vasıtası ile mühimmat güvenilir bir şekilde cepheye ulaştırıldı. O gece, Türk ordusu mühim bir zafer kazandı. Yıllar sonra, Ali Dede o anı torunlarına anlatırken gözleri yaşarırdı. O günkü korkusunu, ama aynı vakitte taşıdığı sorumluluğu hiç unutmamıştı. “Bir insanın yaşı ufak olabilir,” derdi, “ama yüreği büyükse yapamayacağı şey yoktur.” Torunları onun kahramanlık öyküsünü dinlerken dedelerinin yalnızca bir tarih anlatıcısı değil, tarihin sessiz bir tanığı bulunduğunu fark ederlerdi. Bu hikaye, Türk tarihindeki binlerce isimsiz kahramandan birinin yaşadıklarını temsil eden bir öyküdür. Eğer daha çok ayrıntı eklememi ya da hikayeyi değişik bir şekilde tekrar şekillendirmemi istersen, söyleyebilirsin! Ailem şok oldu. “Bu nasıl vefa? Bizim buralarda pek görmediğimiz şey” dediler. Çok ama çok duygulandım. Bir vakit sonra oğluma hamile kaldım. İmmihan Ana’ya telefon açtım söyledim. Havalara uçtu zılgıt çekti. “Torunum olacak” dedi. “Söz ver torunumun 40’ı çıkar çıkmaz Pütürge’ye geleceksin, tamam1 mı?” dedi “Söz” dedim. Bir gün arismim “Kızım yanımda, rahatsızım sesim çıkmıyor. Ben kızıma söyleyeceğim, o da sana mesaj atacak.” dedi. “Tamam” dedim. Hamileliğim boyunca yazdım “Çok iyiyim. Biraz rahatsızım ama mühim bir şeyim yok.” Sürekli yazdım hep güzel cevaplar aldım. Oğlum doğdu. 20 günlük oldu. Adını Bolulu babam Ahmet ile Pütürgeli Derviş Babamın adı olan Ahmet Derviş koydum… Bu kez görünümlü arayayım İmmihan Ninesine torununu göstereyim dedim. Görüntüde genç bir kadın. “İmmihan Ana” dedim. “Kaybettik” dedi. Yıkıldım. “Nasıl, ne vakit?” dedim “4 ay oldu” dedi. “Ben aylardır kiminle yazıştım peki?” dedim. Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz.