Amerikanın en tanınmış aksiyon yıldızlarından biri olan ünlü sanatçı

Hollywood’un en tanınmış aksiyon yıldızlarından biri olan Jack Hunter, yeni filminin tanıtımı için Avustralya’nın altın kumsallarına gitmişti. Filmde bir deniz biyoloğunu canlandırıyordu ve tanıtım için birkaç sahnede gerçek su altı çekimleri yapmaya karar vermişti. Yapımcılar bu fikre bayılmıştı — gerçekçilik satıyordu.
Jack, sabahın erken saatlerinde dalış kıyafetini giydi, dalgıç ekibiyle birlikte motorlu botla açık denize açıldı. Kameralar suya yerleştirildi, teknedeki ekip sesli geri sayım yapıyordu. Denizin yüzeyi sakindi ama derinlerde her zaman bilinmeyen bir şey vardı.
Jack, güvenlik kafesi olmadan suya girdi. Bu biraz çılgıncaydı ama o rolü için her şeyi yapan türden biriydi. Yüzeye yakın birkaç çekim yapıldı. Ancak dalgıçlardan biri, telsizle ekibe tuhaf bir şekilde etrafta dolaşan büyük bir gölgeyi fark ettiğini söyledi. Başta önemsenmedi. Ta ki gölge, kameranın görüş alanına girene kadar…
Büyük beyaz bir köpek balığı, sessizce yaklaşmıştı. Jack’in arkasındaydı. Kameralar saniye saniye kaydediyordu. Denizin berrak sularında dev gövdesi, bir hayalet gibi süzülüyordu. Dalgıçlardan biri, Jack’e doğru yüzüp uyarı sinyali verdi ama iş işten geçmişti.
Aniden köpek balığı hızlandı ve Jack’in bacağından yakaladı. Su bir anda kana bulandı. Çığlıklar, suyun altından duyulmasa da yukarıdan yankılanıyordu. Ekip hemen harekete geçti. Dalgıçlar Jack’i kurtarmaya çalışırken, tekneden şok cihazı suya indirildi. Elektrik dalgası kısa süreliğine köpek balığını uzaklaştırdı.
Jack bilincini kaybetmişti ama hemen tekneye alındı. Kan kaybı fazlaydı. Helikopterle sahile, oradan da hastaneye taşındı. Doktorlar saatler süren bir ameliyatla onun hayatını kurtardı ama bir bacağını kaybetmişti.
Haber, dünya basınına bomba gibi düştü:
“Hollywood yıldızı Jack Hunter, köpek balığı saldırısından mucizeyle kurtuldu!”
Hayranları perişandı. Ama Jack bir yıl sonra tekrar kameraların karşısına çıktı. Bu kez, bir kahramanı değil, hayatın ne kadar kırılgan olduğunu anlatan bir belgeselin anlatıcısıydı. Yarasını saklamadı. Bacağını değil, hayatta kalma mücadelesini ön plana çıkardı.
O artık sadece bir aktör değil, hayatta kalan bir efsaneydi.