enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

Eşinden ve Ailesinden Görmediği Sevgi

Gözlerimi açtığımda, beklemediğim bir manzara ile karşılaştım. Şehrin gürültüsünden, insanların yargılayıcı bakışlarından uzakta, doğayla iç içe, yemyeşil bir alandaydık. Kuş sesleri yankılanıyor, hafif bir esinti tenime değiyor ve güneş ışığı yaprakların arasından süzülüyordu. “Burası benim kaçış noktam,” dedi o kişi, “yalnızca nefes almak için gelirim buraya… şimdi senin de böyle bir yere ihtiyacın var.” O an, ilk kez içimde bir nebze rahatlama hissettim. Sanki içimde düğümlenen bir şey çözülüyordu.
Sessizce oturduk yan yana. Konuşmadık. Ancak o sessizlik, bana bunca zaman duyulmamanın acısını yavaş yavaş hafifletmeye başladı. Bana dönüp, “Seninle konuşmak istiyorum, ama önce yalnızca burada biraz kalalım, olur mu?” dedi. O an fark ettim ki, birinin beni anlamaya çalışması, yargılamadan yalnızca yanımda olması bile ne kadar değerliymiş.
O gün orada, doğanın ortasında, hiçbir şey söylemeden oturduk. İçimdeki fırtınalar dinmese de, en azından ilk kez biri “yanındayım” demişti. Uzun zamandır kimse gerçekten yanımda olmamıştı. Ne eşim, ne ailem, ne dostlarım… Sanki herkes benden bir şeyler bekliyor ama kimse ne hissettiğimi, neye ihtiyacım olduğunu sormuyordu. O kişi – adını bile hatırlamakta zorlanıyordum çünkü seneler geçmişti – gözlerimin içine baktı ve şöyle dedi: “Bazen insanın hayatına, hiç beklemediği bir anda, hiç beklemediği biri gelir ve yalnızca elini tutar. Bu kimseye zarar vermek için değildir. Bu, senin yeniden kendini hatırlaman içindir.”
O sözler beni o kadar derinden sarstı ki, aniden gözlerim doldu. Uzun zamandır ağlayamamıştım bile. İçimde biriken bütün hisler orada, o anda döküldü. Saatlerce konuşmadan yalnızca ağladım. O ise hiç konuşmadan yanımda kaldı. Ne sorguladı, ne yargıladı.
O gün bana kimsenin yapmadığı bir iyilik yaptı: beni dinledi. O günden sonra hayatım belki hemen değişmedi. Eve döndüm yine, eşimin ilgisizliğiyle, ailemin duyarsızlığıyla karşılaştım. Ama bir fark vardı: Artık ben kendimi görmeye başlamıştım. O doğada geçirdiğimiz bir saat, bana kim olduğumu, ne kadar yorulduğumu, gerçekten ne kadar güçlü olduğumu hatırlatmıştı. Artık her gün kendime ufak bir zaman ayırmaya başladım. Geceleri herkesten sonra uyanık kalıp günlüğüme yazdım. Aynada kendime bakıp “sen değerlisin” dedim. Belki ufak adımlardı ama bana aittiler.
O kişiyle dost kaldık. Ama hayatımda yeni bir bağ kurmaktan ziyade, onunla kurduğum şey gerçekten kendimle yeniden kurduğum bağdı. Aylar sonra bir gün, eşim yine beni yok sayarken, ben ona artık sessiz kalmadım. Ağlamadan, bağırmadan ama kendimden emin bir şekilde konuştum: “Ben senelerdir seni mutlu etmek için çabaladım. Ama fark ettim ki, ben bunu yaparken kendimi yok ettim. Artık yok olmak istemiyorum. Hayatta her insanın sevgiye, saygıya, ilgiye hakkı var. Ben de buna layığım.” O şaşırdı. Çünkü beni hiç böyle görmemişti. Alıştığı şey itaat eden, sessiz kalan, hep veren bir kadındı. Ama şimdi karşısında dimdik duran bir kadın vardı.
O an belki ilk kez beni gerçekten fark etti. Ama fark etse de etmese de önemli olan artık benim kendimi fark etmemdi. Zamanla eşim değişmeye çalıştı. Belki biraz geç oldu, belki hâlâ eksikti. Ama ben artık hayatımı yalnızca birinin gözünde iyi görünmek için yaşamamaya kararlıydım. Kendimi sevdikçe, çevrem de buna göre şekillenmeye başladı. Ve seneler sonra bir gün, o doğada oturduğumuz yere tek başıma yine gittim. Aynı ağacın altına oturdum. Elime günlüğümü aldım ve şunu yazdım: “Bir zamanlar yalnızca sevilmek istiyordum. Şimdi, kendimi sevmenin ne kadar değerli olduğunu öğrendim. Artık beni görmeyenlerden değil, beni anlayanlardan yanayım. Ama en önemlisi, ben kendimden yanayım.”
Aynı ağacın altında otururken göl kenarına doğru yürüdüm. Suya baktım… Dalgalar hafifçe kenara vuruyordu. Yüzeyde kendi yansımamı gördüm. O yansıma bir zamanlar kaybolmuş, yorulmuş, sevgiyi hak etmediğini sanan bir kadına aitti. Ama artık karşımdaki kadın güçlüydü. Gözlerinde hüzün hâlâ vardı belki, ama artık korkudan değil; yaşanmışlıklardan gelen bir bilgelikti o. Hayatımda ilk kez kendi yansımamla barışmıştım. Zamanla çevrem değişti. İçimdeki ışığı fark eden insanlar girmeye başladı hayatıma. Eski dostlar yavaş yavaş uzaklaştı, çünkü ben artık susan, hep veren biri değildim. Kendi sınırlarımı çizmiştim. Bu herkese iyi gelmedi, ama bana iyi geldi.
Bir gün kadınlara özel bir etkinliğe davet edildim. Konusu “Kendini Yeniden İnşa Etmek”ti. Başta gitmek istemedim. Ne anlatacağım ki, dedim. Ama sonra içimden bir ses “Senin hikâyen belki birine ışık olur” dedi. Etkinlikte mikrofona geçtim, elim titriyordu. Ama sonra gözüm bir kadına takıldı. Gözleri benim eski halim gibi doluydu. İşte o an konuşmaya başladım. “Ben bir zamanlar yalnızca sevilmek isteyen bir kadındım. Birinin ilgisi, birinin bakışı için kendimi yavaş yavaş silmişim. Ama sonunda, bir sessizlikte, bir doğa köşesinde yeniden kendime rastladım. O günden beri şunu öğrendim: Kendimizi sevmeden, kimse bizi tam anlamıyla sevemez. Değerimizi önce biz bilmeliyiz.” Konuşmamdan sonra birçok kadın yanıma geldi. Kimisi sarıldı, kimisi ağladı. “Benim de hikâyem seninki gibi” diyenler oldu. İşte o gün, yaşadığım her şeyin boşuna olmadığını anladım. Ben sadece kendimi iyileştirmemiştim, başkalarına da umut olmuştum. O ilk beni doğaya götüren kişiyle hâlâ arada görüşüyorduk.
Beni o gün susturmadan dinleyen, o günde yalnızca yanımda olması yeten kişiye şöyle dedim bir gün: “Sen beni kurtarmadın. Ama bana kendi kurtuluşumu hatırlattın. Asıl kahraman yine benmişim. Teşekkür ederim, aynayı tuttuğun için.”
Bu bir son değil, yeni bir başlangıcın öyküsüydü. Çünkü her kadın, içinde yeniden ayağa kalkacak güce sahiptir. Belki düşer, belki ağlar, belki kimse onu anlamaz ama… bir gün kendi sesini duyar ve o sesle yeniden doğar. Sen de o kadınlardan birisin. Çünkü bu satırları okuyorsan, içinde hâlâ bir şeyler için umut taşıyorsun. Ve bu umut, en güzel yolculukların kapısını açar.

Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..
Çeviri »
error: Content is protected !!