enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

ömür gitti

Gelin bizi canımızdan bezdirdi… Ben Hüseyin… Altmış sekiz yaşındayım.
Bir ömür bu köyde, toprağın içinde, karım Güllü’yle geçip gitti.
İki oğlumuz var, biri gurbette çalışır, öteki yanımızda… Ömer.
Ömer evlendiğinden beri evde bir şeyler değişti.
Dışarıdan bakan der ki, “Gelin pek efendi, pek güler yüzlü.”
Ama iş öyle değil.
Oğlum her işe gittiğinde başlıyordu bizimle uğraşmaya.
Kapı kapanır kapanmaz ses değişirdi.
Sofraya otururken bakışları, tencereyi koyuşu, biz yokmuşuz gibi…
Güllü’nün yemeğini ayrı pişiriyor, tabağını itin önüne koyar gibi önüne atıyordu.
Bir gün Güllü’nün başörtüsünü alıp sobaya attı,
“Pis kokuyorsun, leş gibi üst başın,” dedi.
Ben bir şey deyince bastonumu aldı elimden,
duvara fırlattı,
“Sen de kımıldama, kökünden kırarım,” diye bağırdı.
Ömer’e ne zaman anlatsak,
“Emine mi? Yok artık, siz abartıyorsunuz,” der geçerdi.
Her şeyi yaşlılığımıza, bunamamıza yordular.
Ama biz her sabah bir korkuyla uyanır olduk.
Ve o gün geldi.
O gün Ömer işten erken döndü.
Biz yine arka odadaydık, kapı üzerimizden kilitliydi.
Güllü içeride ağlıyordu, gözleri kıpkırmızı.
Ben kapının önünde, yavaşça duvara yaslanmıştım.
İçerden Emine’nin sesi geliyordu:
“Yine altına mı ettin sen? Ne diye oturuyorsun o mindere, utanmaz!”
Sonra bir anda kapı açıldı.
Açan biz değildik.
Açan Ömer’di.
Ve o an…
Güllü dizlerinin üstünde, başı önünde…
Ben yerde bastonsuz, titreyerek ayağa kalkmaya çalışırken…
Emine’nin elinde Güllü’nün saçları vardı.
Ömer’in eli kapının tokmağında kaldı.
Yüzü kıpkırmızı, sesi titreyerek çıktı:
“Anamın saçı… niye senin elinde?” Ayrıntıyı bir diğer sayfaya geçerek öğrenin……………

Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..
error: Content is protected !!