Bir hafta sonra laboratuvardan sonuçlar geldiğinde, doktorun yüzündeki ifade her şeyden daha çok ürkütücüydü.
“Oturmanız gerek,” dedi. “Sonuçlara göre… ne eşiniz ne de siz biyolojik ebeveynsiniz.”
Dünya başıma yıkıldı. O an, nefes almak bile zorlaştı. İçimde tek bir düşünce yankılanıyordu: “Nasıl olur? O benim
oğlum, ben onu doğurdum!”
Eşim bana güvenmek yerine daha da uzaklaştı. Sanki ben yıllarca ona yalan söylemişim gibi davrandı. Oysa ben
gerçeği onunla birlikte öğrenmiş, en az onun kadar sarsılmıştım. Ama çocuğuma bakarken tek hissettiğim sevgi ve
koruma isteğiydi. O kimin kanından olursa olsun, benim oğlumdu.
Haftalarca süren araştırmalar sonunda korkunç gerçek açığa çıktı. Doğum yaptığım gün hastanede bir hata yapılmıştı.
Bebekler karışmış, benim öz oğlum başka bir aileye verilmişti. Yıllarca başka birinin çocuğunu büyütmüş, kendi
kanımdan olan evladımın yüzünü bile görememiştim.
Kalbim ikiye bölünmüştü. Bir yanda bana “anne” diye sarılan çocuk, diğer yanda kim olduğunu bile bilmediğim öz
oğlum. Eşim hâlâ bu gerçeği sindirmeye çalışıyordu, ama benim için cevapsız tek bir soru vardı: Gerçek oğlumu bulsam
bile, kollarımdaki bu çocuğu bırakabilir miydim?
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..